Yaratıcılık Motivasyonu – Öğrenme, eğitim ve gelecekle ilgili olarak çok sayıda yazılar yayınlıyoruz. Bunu biraz abartılı bulup, “”Bize ne gelecekten?” diyenler olabilir. Ayıplamayın; bu düşüncede olan kişilerin haklı olduğu bir yön var; çünkü uğursuz tahminler yapan, teknolojik yeniliklerin gelecekte birçok mesleki fırsatın yerini alacağını söyleyenler moral bozmuyor değil.
Hem sonra, bu yaklaşan felaketle mücadele etmek için, “yaratıcılık” geleceğin yeteneği olarak selamlanıyor. Sorunları orijinal yollarla çözmek için çeşitli alternatifler üreten insanlar büyük olasılıkla daha da mükemmelleşecek ve gelişecektir.
Yaratıcılık Nedir?
Yaratıcılık Motivasyonu – Hızla gelişen yaratıcılık alanını anlamak biraz karmaşıktır. Ancak temel anlayış, kendimiz ve çocuklarımızdaki yaratıcı yetenek süreçleri için bir çerçeve sağlayabilir.
Yaratıcılık, genel olarak yeni ve faydalı fikirler geliştirme yeteneği olarak tanımlanır. Göz kamaştırıcı bir tanımdır ve yeni bir şey üretmek bizi heyecanlandırır, sevindirir.
Leonardo Da Vinci’nin üretken sanatından Albert Einstein’ın teorik önermelerine kadar, dünyayı hareket ettiren, sıra dışı fikirler geliştiren insanlara hayran kalmaz mıyız?
Fakat hem yenilikçi hem de faydalı fikirler üretmek için bildiğimizi sandığımız şeylerin ötesine nasıl geçebiliriz?
Burada devreye yaratıcılık mekanizmaları girmektedir.
Yaratıcılık Mekanizmaları
Yaratıcılık Motivasyonu – Kişide yaratıcılığın gelişimi için birkaç bileşenin bir araya gelmesi gerekli olduğu belirlenmiştir:
- Uzmanlık: Geniş ve oldukça gelişmiş bir genel bilgi tabanına sahip olmak
- Hayalci Düşünmek: Fikirleri ve durumları yeni bir şekilde görme yeteneğine sahip olmak
- Maceracı Kişilik: Yeni deneyimler arama, şans alma ve belirsizliği tolere etme arzusuna sahip olmak
- Yaratıcı Çevre: Yaratıcı düşünceyi harekete geçiren ve teşvik eden destekleyici bir atmosfer oluşması
- İçsel Motivasyon: İçsel olarak meydan okuma ve içsel ilgi tarafından yönlendirilmek
Listelenen son bileşen, yani içsel motivasyon, genellikle yanlış anlaşılmaktadır. İşverenler, ebeveynler, öğretmenler ve koçlar, davranış değişikliği sağlamak için kısa vadede işe yarayan stratejileri kullanarak doğal güdüyü istemeden baltalamaktadırlar. Görünüşte etkili olan bu teknikler uzun vadede yaratıcılığı zayıflatmaktadır.
—– Sponsor Bağlantı —–
MEGA İNOVASYON & YARATICI DÜŞÜNME
—– Yazının Devamı —–
Davranışsal Temeller
Yaratıcılık Motivasyonu – Edward Thorndike tarafından ortaya çıkarılan ve Skinner tarafından yirminci yüzyılın ilk yarısında genişletilen edimsel koşullandırma ilkeleri – yani ödül ve ceza, insan ve hayvan davranışlarını kavramsallaştırma şeklimiz üzerinde derin etkiler meydana getirdiler.
Ödül, iyi davranışların tekrarlanma sıklığını ve olasılığını artırır; hem pozitif uyaranlardan (Para gibi) etkilenir, hem de negatif uyaranlardan vazgeçme yönünde etkilenir.
Ceza, bir davranışı azaltmak için uygulanan herhangi bir uyarıcıdır. Bu bir uyaran (örneğin sözlü kınama) olabilir.
Edimsel koşullanma dış yollarla davranışı motive eder. Bu teknikler oldukça etkilidir ve türler arasında çok sayıda ortamda davranışsal modifikasyonda başarılıdır.
Psikologlar, eğitimciler ve işverenler on yıllardır davranışsal tekniklerin başarılarını sağladılar; ancak uzun vadeli motivasyon ve yaratıcılık üzerindeki etkileri hakkındaki sorular cevapsız kaldı.
Neden Maymunlardan Öğrenmedik?
Yaratıcılık Motivasyonu – 1949’da Maymungiller (Primat) psikoloğu Harry Harlow ve meslektaşları al yanaklı maymunların davranışlarını inceliyorlardı. Bir gün, öğrenim üzerine yaklaşan bir deney için hazırlıkta, araştırmacılar maymunlarla kafeslere bulmacalar koydu. Bulmacaları çözmek için üç adım gerekiyordu:
- Pimi dışarı çekmek
- Kancayı çözmek
- Menteşeli kapağı kaldırmak
Maymun araştırmacılarını şaşırtan bir şekilde, ödüller veya cezalar olmadan, maymunlar bulmacalarla oynamaya ve (görünüşte) zevk almaya başladılar. Sonra maymunlar edimsel şartlanma olmadan bulmacaları çözmede ustalaştılar.
Maymunların davranışları Harlow ve meslektaşlarını şaşırttı. O zamanlar çoğu psikolog sadece iki davranış faktörü olduğuna inanıyordu:
- Biyolojik Dürtüler: Gıda, Su ve Cinsiyet
- Ödül ve Cezalar
Bu süreçlerin hiçbiri maymunların bulmaca çözmesine mani olamadı. Peki ne oluyordu?
Araştırmacılar, maymunların bulmaca çözmeyi doğal olarak tatmin edici buldukları sonucuna vardı. Harlow’a göre, maymunlar içsel bir ödülle yönlendirildi – içsel ödül – daha sonra içsel motivasyon…
Daha sonra olanlar daha da şaşırtıcıydı.
Harlow, bulmaca çözmek için harici bir ödül (kuru üzüm) sağlamaya karar verdi. Bu dışsal motivasyondu. Somut ödülün performansı artıracağını varsaydı. Ancak, dışsal güçlendiriciler bulmaca performansını geliştirmedi. Aslında, kuru üzüm alan maymunlar daha fazla hata yaptı ve bulmacaları daha az çözdü.
Kendi Kaderini Tayin Teorisi
Yaratıcılık Motivasyonu – Yirmi yıl sonra Edward Deci, Harlow’un kaldığı yerden devam etti. Harlow’un fikirlerini üniversite öğrencileri üzerinde göstermeye çalıştı.
Edward Deci, motivasyon alanında geniş bir çalışma grubu oluşturdu. O ve Richard Ryan daha sonra işi genişletti ve üç ana evrensel içsel ihtiyacı anlamanın bir yolu olarak Öz-Belirleme Teorisini (https://selfdeterminationtheory.org/theory/Determination Theory) geliştirdi. Öz belirleme teorisi, kişilik gelişiminin ve davranışların örgütlenmesinin arkasında yatan içsel süreçlere odaklanan bir motivasyon ve kişilik kuramıydı. Kuram üç temel özelliği içermektedir:
1- Yetkinlik: Ustalık güdüsü
2- Özerklik: Özgür irade ve irade deneyimleme güdüsü
3- Psikolojik İlişki: Başkalarıyla bağlantılı hissetme güdüsü
Bu koşullar yüksek kaliteli içsel motivasyonu artırıp katılımı teşvik eden temel etkenlerdir.
İçsel Motivasyon ve Yaratıcılık
Yaratıcılık Motivasyonu – Tanınmış deneysel psikolog Beth Hennessey, kariyerine ilkokul öğretmeni olarak başladı. Anaokulundan ikinci sınıfa kadar, sınıf düzeyi arttıkça öğrencilerinin motivasyon ve yaratıcılıklarında düşüşler gördü.
Akademik çalışmalara devam etmek için görevinden ayrıldı. On yıllarca süren araştırmaların ardından motivasyon ve yaratıcılık arasındaki ilişki hakkında şunları söyledi.
“Yıllar boyunca yaptığımız çalışmalardan, meslektaşlarım ve ben, bir göreve duyulan ilginin ve heyecanın, bir faaliyette bulunma motivasyonunun yaratıcılık için gerekli olduğunu keşfettik. Bu içsel motivasyondur. Dış motivasyon, yani bizi dışarıdan yönlendiren motivasyon neredeyse her zaman zararlıdır.”
Bunlar güçlü kelimelerdir. Hennessey ve bu çalışma alanındaki diğer araştırmacılar tarafından – yaşamın her çağında ve her kesiminde -yürütülen yüzlerce araştırmaya göre, Hennessey ve meslektaşları, yaratıcılığı öldüren altı spesifik içsel motivasyon katili buldular. Dikkat edin, bunların hepsi dışsal motivasyon sağlamaya yönelik etkenlerdir:
- Beklenen Ödül,
- Beklenen Değerlendirme,
- Kısıtlı Seçim,
- Kısıtlı Süre,
- Gözetim,
- Yarışma.
Motivasyon katilleri, çoğu kere, iyi niyetli de olsa, okullarda ve çalışma hayatında yaygın olarak kullanılan stratejiler haline gelebiliyor. Bu konuya kafa yormaya değerdir.
Son Düşünceler
“Oyuncaklarını topla, yoksa bir daha oyuncak göremezsin!”
Bu buyruk genellikle evimizde duyulur. Bu cümlede bir edimsel davranış değiştirme beklentisi vardır ve dışsaldır. Edimsel davranış stratejilerini kullanmak, hızlı uyum sağlamamız gerektiğinde etkilidir. Ama kalıcı olamaz.
Bununla birlikte, yaratıcı süreçlerin kullanılmasını gerektiren öğrenme alanları için, edimsel yöntemlere karşı dikkatli olmalıyız. Bunun yerine, deneysel araştırmalardan bildiklerimizi kullanarak yaratıcılığı geliştirmek için yetkinlik, özerklik ve ilişkinin geliştirilmesini kolaylaştıran tasarım ortamları kullanılmalıdır.
Yirminci yüzyıl radyocusu ünlü Earl Nightingale şunları söylemişti:
“Yaratıcılık, heyecanımızın doğal bir uzantısıdır.”
Haklıydı. Dünya hakkındaki doğal merak hayallerimize ilham verir ve yaratıcı düşünceye yol açar. Yaratıcılığın gelişmesini sağlamak için bu temel içgüdüyü korumalıyız.