Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Nörobilimi (Neuroscience of Creativity) – Nörobilimsel araştırmalar genellikle bilimsel disiplinler arasındaki sınırları aşar; cesurca, biyolojiden psikolojiye oradan felsefenin karanlık sularına ayaklarını ve bazen de tüm bedenini daldırırlar.
Beynin davranış ve bilişsel işlevlerine odaklanan “Nörobilim” disiplini, yoğun ve inanılmaz bir şekilde karmaşık bir çalışma alanıdır.
Nörobilimci bilim insanları “Nasıl yürüyoruz?” sorusunda cevabını araştırır, “Bir şeyleri nasıl hatırlarız?” sorusunun da. Ya da “Sinir hücre zarları nasıl iletişim kurar?” dan tutun da, “zevk nedir?” sorusuna kadar geniş bir alanda incelemeler yaparlar. Bunların hepsi “nörobilim” veya diğer ifadeyle “sinirbilim” alanına girmektedir.
İnsan beynini ateşleyen bir nöronun fizik yasası ne ise, bir caz müziğinin solo yapımı da odur. Bu ikisi arasında ilişki kurmaya çalışmak cesur bir araştırmacılık özelliklerine sahip olmayı gerektirir.
Nörobilimciliğin geniş açısı budur.
Böyle zor konulardan biri de “yaratıcılıktır.” “Nedir yaratıcılık?” “Neden var?” Ve süngerimsi 1200 gram büyüklüğündeki bir yumru, gerçeküstü sonuçları nasıl inşa ediyor?
Bazı bilim adamları, yaratıcılığın insanın merak etmeye değer bir konusu olmadığına inanıyorlar. Hatta yaratıcılığın İlahi bir ihsan olduğuna inanırken, bazı bilimciler de aşağıda sunacağım beyin hakkındaki gerçekler nedeniyle, bu ihsanın anlaşılabilir olduğuna inanıyorlar.
İnsanlığın sorunlara yeni çözümler üretme yeteneği, “dünya” adını verdiğimiz bu mavi küre üzerindeki hemen her zeminde gelişmemizi sağladı.
Buzul kuzeyden dünyamızın tropik kuşağına kadar, insanlık, hayatta kalmanın yaratıcı yollarını keşfetti; yolun her adımında hayatı tehdit eden sorunları de çözerek gelişti ve gelişmeye devam ediyor.
Gelişmeler yaratıcılığı teşvik etti, hatta ödüllendirdi. Yaratıcılık, iletişim kadar insanın temel ihtiyaçlarından biridir.
Yaratıcılığın Nörobilimi adlı bu makalede, beynin yaratıcılığa karıştığından şüphelenilen bazı yönlerinin yanı sıra, böylesine zor bir bilim alanına biraz ışık tutan bazı deney ve teorilere kısaca bakacağız.
Ağlar ve Bölgeler
Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Nörobilimi – Anlaşılması gereken ilk nokta, yaratıcılığın beynin farklı bir bölümünde veya sol kulağınızın arkasında tek bir sinir kümesinde bulunmadığıdır. Gerçek şu ki, süreç, beynin birçok bölgesinde paylaşılır; beyin çapında nöral aktivite konçertosu icra edilir.
Genel fikir birliği, yaratıcı sürecin iki aşamalı olduğudur.
İlk aşama (burada daha çok tartışacağız), serbest deney akışı ve yeni bir kavram ya da sanat eserinin ortaya konulmasıdır. Bu yaratıcılıktır.
İkinci aşama, nihai ürüne dönüşmesi için prova, düzenleme ve değerlendirmeyi içerir. Bu da inovasyondur.
Yaratıcılığın Nörobilimi – Nörobilimin diğer yoğun alanlarındaki çalışmalarda olduğu gibi, duygular gibi, beyin çapında oluşan ağlar da düşüncelerimizi anlamanın anahtarıdır.
Aşağıda yaratıcı düşünmede önemli roller oynadığı düşünülen beyinde üç ağ bulunmaktadır.
—– Sponsor Bağlantı —–
—– Yazının Devamı —–
Yönetici Dikkat Ağı
Eğer bir görev kapsamlı bir konsantrasyon gerektiriyorsa, “yönetici dikkat ağı” oyuna çağrılır. Prefrontal (alın-ön) korteksin yan bölgelerini ve parietal (yan) lobun arkasına doğru alanları bağlayan bu ağ, tüm dikkatinizi bir göreve odaklarken ve “çalışan belleğinizi” kullanırken devreye girer.
Örneğin, bu yazıyı okuduğunuzda, yönetici dikkat ağınız kendisini meşgul edecektir (elbette dikkat ettiğiniz sürece).
Yönetici dikkat ağı tüm yaratıcı süreçlerle meşgul değildir; bazen zihninizin dikkatli bakışlardan ve odaklanmaktan yorulması sonucunda, yapılan işten uzaklaşmasına veya başka bir işle meşguliyetine izin vermek gerekir.
Yönetici dikkat ağı muhtemelen yukarıda belirtilen yaratıcılığın ikinci aşamasında daha fazla kullanılmaktadır.
İlk serbest biçimli yaratıcı süreçten ziyade, nihai ürüne odaklanmak, onu kontrol etmek ve sonuçlandırmaktır.
Varsayılan Ağ
“Hayal ağı” olarak da adlandırılan varsayılan ağ, dinamik zihinsel simülasyonlar oluşturmak için kullanılır.
Prefrontal korteks ve temporal lobun derinliklerinde yer alan, parietal korteksin bölümlerini, bağlantılarla, önceki deneyimlere dayanan resimler oluşturur; alternatif senaryoları ve olayları hayal eder.
Hayal kurma sırasında aktif olan beyin dış dünyaya odaklanmadığında, varsayılan ağ, benlikle ilgili gerçekleri toplama, kişisel duyguları yansıtma ve geçmiş olayları hatırlama gibi işlevlerle ilgilenir.
Bu ağ aynı zamanda sosyal biliş ve empatiyle de ilgili görünmektedir. Başka bir bireyin ne düşündüğünü hayal etmemize yardımcı olur.
Belirgin Ağ
“Dorsal ön singulat korteksleri” ve “ön insüler belirgin ağını” barındırır. Bu devre seti beynin neye dikkat edeceğine karar vermesine yardımcı olur. Gözlerimiz, kulaklarımız, ağzımız, burnumuz ve cildimiz sürekli olarak duyu uyarımı ile bombalanır. “Belirgin ağ”, hangi girdilere dikkat edileceğini ve hangilerinin göz ardı edileceğini seçmemize yardımcı olur.
“Belirgin ağın”, ilgili nöron ağları arasında geçiş yapma, bir durumu değerlendirmesine bağlı olarak en uygun grupları kapatma veya açmada rol oynadığı düşünülmektedir.
Örnek olarak, bir araba sürerken, görsel alanınız asfalt, gökyüzü, ağaçlar, trafik ışıkları, kuşlar, direksiyon simidi, kirpikleriniz ve çok daha fazlası ile doldurulur. Seçeneklerin zenginliğine rağmen, belirgin ağ, sizi 200 m sağda bebek arabasıyla karşıya geçmeye çalışan bir kadına dikkatinizi çekiyor.
Ağlar arasında geçiş yapma yeteneği, yaratıcılığın hayati bir yönüdür. Örneğin, tüm dikkatinizle yaratıcı bir bulmacaya odaklanmak, “yönetici dikkat ağının” becerilerini harekete geçirir. Öte yandan, yaratıcı görev son derece hoş bir gitar solo üretmeyi içeriyorsa, odak yoğun konsantrasyondan duygusal içerik ve işitsel işleme ile daha fazla ilgili alanlara dönüştürülebilir.
Gizli Engellemenin Rolü
Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Nörobilimi – Belirtildiği gibi, beyin, duyularımıza giren alakasız bilgileri sürekli olarak ayıklamak ve ilgili olduğu düşünülen gelen bilgilere doğru bir vurgu yapmak ve pekiştirmek zorundadır.
Daha önce alakasız olarak değerlendirdiğimiz bilgileri göz ardı etme yeteneğine gizli engelleme denir. Örneğin, bir konferansa katılıyor ve konuşmaları dinlerken dışarıda bir çim biçme makinesinin çalıştığını duyuyorsak, konuşmacının sesi öne doğru hareket ederken çim biçme makinesinin sesinin bilincimizin arkasına geçmesi uzun sürmez. Bir müddet sonra da duymaz oluruz.
Bilinçaltının dikkatimize neyin gireceğine ilişkin seçme yeteneği olmasaydı, dünya, yaşamak için gürültülü, çok göz alıcı ve kafa karıştırıcı bir yer olurdu.
Bazı çalışmalar gizli engellemenin bir azalmayı, gerçeklikle teması kaybetmek anlamına gelen ve kendi başına tıbbi bir durumdan ziyade bir dizi akıl hastalığının bir belirtisi olan psikoza bağlamıştır.
Bununla birlikte, yüksek IQ’lu bireyleri kullanan bir çalışma, daha düşük gizil engelleme puanlarına sahip olanların yaratıcı olma olasılığının daha yüksek olduğunu bulmuştur.
Yazarlar, deneyime açık olmak için doğuştan gelen bir eğilimin yaratıcılıkta rol oynayabileceğini merak ediyorlar.
Basitçe söylemek gerekirse, dikkat dağıtıcı veya hedeften saptırıcı bir nesneyi veya bir sesi, “ilgisiz” olarak sınıflandırma olasılığı daha zayıf olan insanlar, yaratıcı, orijinal içerik üretme konusunda avantajlıdır.
Kısacası, onlara gelen her dışsal ses, görülen her bir nesne sınırları içinde kaldığında, yaratıcılık için birer ilham kaynağı bile olabilir.
Caz, Piyano ve Beyin Taramaları
Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Nörobilimi – 2008 yılında yayınlanan bir araştırmada, piyanistlerin beynindeki caz doğaçlama ile aynı kişilerin sinirsel korelasyonları araştırılmıştır. (1) Manyetik rezonans görüntüleme (MRI) yoluyla esprili ve konuşkan piyanistlerin beyinlerini taradılar.
Yazarlar, yaratıcı doğaçlama eylemi sırasında şunları buldular:
“Prefrontal kortekste ayrışmış bir aktivite modeli: dorsolateral prefrontal ve lateral orbital bölgelerin medial prefrontal (frontal polar) korteksin fokal aktivasyonu ile kapsamlı deaktivasyonu.”
Nörobilimsel olmayan bir deyişle, beynin kendini izlemeden ve eylemlerin bilinçli kontrolünden sorumlu kısımları bastırıldı; iç eleştirmen susturuldu. “Dorsolateral prefrontal” ve “lateral orbital” bölgeler, beynin kendini kontrol eden modülleri olarak görülebilir, bu da sosyal taleplere uyduğumuzdan ve uygunsuz performansı engellediğimizden emin olur.
Öte yandan, medial prefrontal (frontal polar) korteksin, otobiyografik anlatıların üretilmesinde ve benliğin yaratılmasında rol oynadığı düşünülmektedir.
Her ne kadar bu şeyler aşırı derecede basitleştirilse de (başkalarını şişirirken), melodisi ile samimi bir masal ören caz müzisyeni fikri cazip bir sonuçtur.
Yazarlar, bu özel aktivitede, beynin “hikaye anlatma” bölümünde artan aktivite ile kendi kendini izlemenin azalmasının birlikte çalıştığı sonucuna varmışlardır.
Bir Taramada Serbest Stil Rap
Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Nörobilimi – “Lirik Doğaçlamanın Nöral Korelasyonları: Serbest Stil Rap’ın fMRI Çalışması” başlıklı 2012 yılında yapılan bir başka çalışmada, serbest stil rapçilerin beyin MRI taramaları yapıldı. (2)
Sonuçlar caz piyanisti denemesiyle bazı benzerlikler paylaştı. Frontal korteks bir kez daha birincil aktivite bölgesiydi. Dorsolateral (kendi kendini izleme) bölgesi devre dışı bırakılırken medial (otobiyografik alan) aktive edildi.
Alfa Dalgası
Elektroensefalografinin (EEG) keşfinden ve mükemmelliğinden beri, bilim adamları çeşitli görevler sırasında beynin elektriksel çıktısını ölçtüler. Alfa dalgaları olarak adlandırılan bir tür nörolojik çıktı, yaratıcılık sürecinde rol oynamaktadır.
Alfa dalgalarının en güçlü olduğu zaman, kapalı gözlerle uyanık gevşeme arasında, uyuşukluk ve uyku ile azalmış zayıf aktivite göstermesiyle anlaşılır.
Başlangıçta, bu tür dalgalar dinlenme halindeki görsel korteksin “sesi” olarak kabul edildi. Daha yeni bir teori, alfa dalgalarının, kullanımda değilken, korteksin etki alanlarını engelleyebileceğini öne sürmüştür.
Bazı bilim adamları alfa dalgalarının gücünü yaratıcılık seviyelerine bağladılar. Bir çalışmada katılımcılar sözel problemleri çözerken EEG alfa dalgaları ölçülmüştür.
Bireylerden mümkün olduğunca çok sayıda orijinal çözüm bulmaları istendi. Sonuçlar en yaratıcı çözümlere alfa gücünde ölçülebilir artışlar eşlik ettiğini gösterdi.
Diğer araştırmalar yaratıcı eylemler ile alfa dalgaları arasında benzer eşleşmeler gösterdi; görünüşe göre nöral yaratım oyununda başka bir oyuncu daha olabilir.
Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Geleceği
Yaratıcı Düşünmenin ve Yaratıcılığın Nörobilimi – Yaratıcılığın nötobilimi üzerine yapılan bazı araştırmalar benzer veya örtüşen sonuçlar doğursa da, süreci anlama veya ehlileştirme konusunda hala uzun bir yoldayız. Oldukça açık bir şekilde, çok şey oluyor.
Yaratıcılığın nörobilimi üzerine literatür incelemeleri kafa karıştırıcı sonuçlar doğurur. İncelenen görevin türüne, değerlendirilme şekline ve diğer birçok faktöre bağlı olarak sonuçlar farklılık gösterir. Yaratıcı süreci kontrol etmek ve izlemek ve bir beyin tarayıcısının içinde gelişmesine izin vermek deneyi zorlaştırır.
Bunu söyledikten sonra, yaratıcılık sorunu çıkmaz bir nokta değildir; işaretler ve ipuçları boldur. Sorun gerçekten onları düzgün bir pakete bağlamaya çalıştığımızda ortaya çıkıyor.
Henüz yaratıcılığın kilidini açmanın anahtarına sahip olmasak da, yaratıcılığın nörobilimi üzerinde yapılan cesur araştırmalar yavaş yavaş bazı ilginç sonuçlar veriyor. Ne yazık ki, henüz yakında bir “yaratıcılık hapı” nın raflarda göze çarpması olası değildir. (3)