Sabotajcı ne demek? Sabotaj kelimesi Türkçeye Fransızca “sabotage” sözcüğünden geçmiştir. Kelime anlamı yıkmak, parçalamak, kullanılmaz hale getirmektir. İlk olarak 20.yüzyılın başlarında Fransa’daki işçilerin makineleri bozmak amacıyla takunya terliklerini (sabots) kullanmasıyla ortaya çıkmıştır.
Yani sabotaj kelimesi tahta bir takunya terliktir. Ancak makinelerin dişlileri arasına atıldığında bütün işleyişi durdurmakta ve sistemi altüst etmektedir. Türk dil kurumunda sabotaj kelimesinin karşılığı baltalamaktır. Bizim de kişisel gelişimimizi engelleyen en büyük etkenlerden birisi içimizde sürekli konuşan sabotajcıdır. Bir diğer adıyla baltalayıcılardır.
İç Sabotajcı
Bu iç sabotajcı meselesi insana tam kafayı yedirtecek türdendir. Susmaz be arkadaş! Bir türlü susmaz. Bir konu ile ilgili bir şeyi tam söylemen gereken yerde, “Yok sakın söyleme”, “Şimdi seni yanlış anlarlar!”, “Hem söylesen ne olacak!” diye uyarılar yapar. Sende bu iç sabotajcının sözüne uyarsın. Daha toplantıdan, görüşmeden veya sohbetten dışarı adım atar atmaz başlar;
“Niye söylemedin?”
“Neden öyle yaptın ki!”
“Niye sustun?”
“Sen hep sus zaten, hiç konuşma!”
“Herkes sana istediğini söylesin!”
“Sen ne işe yararsın?”
“Bir kerede eline yüzüne bulaştırmadan bir şey başarsan zaten”
diye uzar gider.
Ya arkadaş! Biraz önce içeride sen demedin mi; “Gerek yok, niye konuşacaksın?” diye! Vallahi önüme çıksan…Var ya seni bir görsem ağzını burnunu kıracağım. Yeter be yeter!! Mırıl mırıl…Ya sen kimden tarafsın onu da anlamış değilim! Bir iş yapacağım “Yok yapma zamanı değil”, “Riske girme”, “Ne gerek var” diyorsun. Bende o işten vazgeçiyorum. Sonra karşıma geçip;
“Niye yapmadın! Bak yapsaydın şimdi çok kazanmıştın!” deyip duruyorsun. Yeter ya yeter!
Bütün buraya kadar okuduğunuz diyalog size de bir yerden tanıdık geldi mi?
Hepimizin kafasında böyle mırıl mırıl konuşan bir iç sabotajcı veya arkadaş grubu vardır. Genelde olumsuz anlarda ortaya çıkar. Hele bir de ufak bir ucu belirsiz hastalığınız olduysa vay anam halinize!
“Kesin kanserdir!”
“Yok yok tümördür o!”
“O ayak ağrısı çok kötü, kesin keserler!”
ifadeleri vallahi felaket tellalı gibidir.
Bu konuşmaları sadece o günle veya o saatle sınırlı kalsa yine sorun yok. Evde devam eder. Uykuda devam eder. Uykudan uyandırır devam eder. “Ağzının payını vermedin”, “o sana şöyle dedi. Sen de şöyle deseydin”, “bütün bunların altında kal zaten”, “şimdi kim bilir senin hakkında ne düşünüyorlar?”, “Kendini iyi ifade edemedin” der durur. Hatta bıkmadan usanmadan günlerce sizi meşgul eder. O konuştuğu zamanlarda kan basıncınız yükselir, dudaklarınız kurur, tansiyonunuz çıkar, başınız ağrır, nefes almakta zorlanırsınız. Önceleri mücadele etmek istersiniz. Karşı çıkarsınız. Ancak kendinizi bir zaman sonra Stockholm Sendromu’na maruz kalmış gibi hissedersiniz.
Stockholm Sendromu nedir?
“Stockholm Sendromu, kişinin kendisine şiddet uygulayan, rehin alan, sürekli yaşamını kısıtlayan kişiye boyun eğmesi ve bir süre sonra onun yaptıklarını haklı bularak duygusal anlamda bağlanmasıdır.” Bu duruma “celladına aşık olmak” gibi bir ifade de kullanılıyor. Sizi esir alanın duygularını anlama noktasına gelerek, artık esir alanı dinleyen ve hatta ona yardımcı olmaya başlayan bir sürece girebiliyorsunuz. Kendinizi çok kaptırırsanız, belli bir süre sonra bu iç sabotajcınızla “Stockholm Sendromu” yaşamaya başlarsınız. Hele bir de onu dinlemeden verdiğiniz kararların yanlışlığı ile yüzleşirseniz, sesi o kadar çok yükselir ki vay halinize!
“Olumsuz düşünceleri zihinsel canavarlar halini almadan önce yok edin.” (Anonim)
Peki iç sabotajcınız size nasıl yaklaşır? Ve hangi yöntemleri kullanır?
“Ama” Kelimesi
“Aslında bütün bunları yaparım. Ama ….?”
“Hergün bunları yapmak istiyorum. Ama …..?”
“Bugün iş ararım. Ama…?”
“Şimdi değil sonra” kelimesi – Ertele…
İç sabotajcının;
“Benim rahatımı bozma!”
“Şu an buna ne gerek var?”
“Nereden çıktı şimdi bu!”
gibi cümlelerin alt yapısını oluşturan ve -Hareket edeceğim, ama bugün değil, zamanı gelince! Söylem rahatlığını kullanmak, sabotajcının avantajlı duruma geçtiği en güzel yöntemdir. “İngilizce öğrenmek istiyorum.” cümlesinin karşılığı sabotajcıda;
“Şimdi ne gerek var!”
“Akşamları ona nasıl zaman ayıracaksın?”
“Sanki İngilizce konuşacağın bir ortam mı var?” gibi cümlelerle sizin düşüncenizi; “Evet ya! İngilizceyi öğrenmeyi daha sonraya bırakayım. Şimdi zamanı değil.” düşüncesine çeviriverir.
“Komplo Teorisi” Kelimeleri
İç sabotajcınızın çok yetenekli olduğunu unutmamalısınız. O iyi bir komplo teorisyenidir. Komplo teorisyenleri son derece zeki, kültürlü ve bilgili insanlardır. Ancak son derece şüphelidirler. Soru sorma bağımlısı olmuşlardır. İç sabotajcınızda tıpkı komplo teorisyeni gibi hareket edip henüz gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan teoriler üreterek, sizi %90 oranında bir şey yapmama konusunda ikna edebilir.
“Ya başaramazsan!”
“Ya başarısız olursan!”
“Riske girmeye gerek yok!”
cümlelerinin sonu hiçbir şey yapmamaktır.
“Yaşım Geçti” Kelimesi
“Nasıl olsa yaparsın”
“Bir gün mutlaka yaparsın”
cümleleriniz zamanla;
“Artık çok geç!”
“Yaşım geçti!”
“Bu yaştan sonra mı?”
gibi cümlelere dönüşür. Bu, sabotajcının diğerlerinde başarılı olamazsa kullandığı en etkili yöntemdir.
Tabiki bu iç sabotajcı ile baş edebilmek için öncelikle yukarıda birkaçını saydığım ve yeni kitabım “İçimdeki Sabotajcı” da çözüm yollarına geniş yer verdiğim yöntemlerinin farkına varmak gerekir. Ama en önemlisi Vincent Van Gogh dediği söze dikkat kesilmektir.
“Eğer içinizden ‘Sen resim çizemezsin’ diyen bir ses duyarsanız, her şeye rağmen çizin. O ses susacaktır.” der Vincent Van Gogh.
Not: Yazar “Çetin Deniz“in yayınlanmış çeşitli kişisel gelişim kitapları vardır. Kendisi aynı zamanda “İçimdeki Sabotajcı” başlıklı kitabın da yazarıdır.