Problem Çözme – Küçük Düşünerek Büyük Problemleri Çözebilirsiniz – İnsan gençken miyop (uzağı görememe) yaşlanınca hipermetrop (yakını görememe) oluyor. Fiziksel yaşlanma gibi, sosyal yaşlanmada da gözlerimiz bizi ele veriyor. Duyguların baskın olduğu gençlikte verdiğimiz kararların çoğu ileri görüşlü olamayışımız nedeniyle problemli olabiliyor. Yaşlandıkça da uzağı gördüğümüz halde, yakın planda zorluk yaşıyorsunuz. Hayat sanki bir bulmaca; birçok olay, ortam veya kişilerden kaynaklanan problemleri çözmek bulmacadan farksız hale geliyor. Eh, zaten hayat dediğimiz şey de bir oyun ve oyalamaca değil mi?
Problem Nedir? Problem Çözme Nedir?
Problem kelimesi Türkçede “sorun” olarak algılansa da, kelimenin anlamı sadece sorun değil, çözülmesi gereken her durumdur. Bu anlamda, amaç, hedefler, beklentilerimiz, arzularımız, isteklerimiz, hepsi elde edilmesi gereken ve bu konu da birer çözüm bekleyen problemlerdir. Yaşamımız problemlerle sarmaldır. Problemler demek biz demektir. İnsan, problemlerini çözdükçe gelişir. Sorun problemin kendisinde değil, onu çözme biçimimizdedir.
Eskiden ankesörlü telefonlar çalışmadığında vatandaşlarımızın bir kısmı sorunu çözmek için ankesörlü telefonu yumruklarlardı. Bu yumruk sonucunda bazen bir sürü jeton ne hikmetse şakır şukur boşalırdı. Gerçi yumruk tekniği (!) insanlar arası iletişimde sıkça kullanılıyordu. Bu da sorun çözme tekniklerimizden biriydi!
Şöyle yaşanmış bir olay da vardı. 1990’lı yıllar bilgisayar kullanımının henüz yaygınlaşmaya yüz tuttuğu yıllardı. Bu olayda, bilgisayar satan firmaya bir müşterisinden telefon gelir. Bilgisayarının açılmadığını şikayet eden müşteri ile teknik eleman arasında şöyle bir diyalog geçer:
– Merhaba, bilgisayarım açılmıyor, onun için aradım.
– Merhaba, bilgisayarınızı kapatıp açın lütfen.
– Yaptım, hala açılmıyor.
– Kablo prize takılı mı?
– Evet takılı.
– Odanın ışığını yakın!
– Ne alakası var; ama yakıyorum.
– Odanın lambası yandı mı?
– Hayır, yanmadı!
– Efendim, sizin elektrikleriniz kesik!
Görüldüğü gibi, problemin temel nedenini bulmak önemlidir. Bu nedenlerin çoğu oldukça basit olduğu halde, problem çözmeye nereden başlayacağını bilmeyenler onu bulamazlar. Hayatta da çoğu kere sonuçlara odaklandığımız için onu ortaya çıkaran sebeplerle ilgilenmiyoruz. Oysa çok basit bir çözümü olan problem zamanımızın ciddi bir kısmını harcamış oluyoruz.
Çözülmesi gereken problemlerin en temelinde kendimize ait olanlar vardır. Sonra daire daire genişleyerek yaşadığımız evrene dair olan en geniş alandaki problemlerine değin, milyonları bulabilecek problemlerle yüz yüzeyiz. Bunların hepsi de çözülmeyi bekliyor, derken, yeni çözümler gerektiren yeni problemler sarmal olarak devam ediyor, etmeye devam edecektir.
Bu makaleyi destekleyen diğer bir makalemizi yine bu sitenizde yayınlamıştık. Bir göz atmakta fayda var:
DOKUZ ADIMDA PROBLEM ÇÖZME VE BEYİN FIRTINASI
En Büyük Problemler Kişiseldir.
Aslına bakarsanız en küçük daire olan kişisel alemimizde kendimize ait olan problemler daha çok öne çıkıyor. Nedeni, problemi doğrudan çözmekle ilgili olarak birinci derecede sorumlu kişiyiz de ondan. Oysa dünyanın problemleri herkesi, kendimizi de içine alacak kadar geniş bir kitleyi ilgilendiriyor.
Burada da her birey kendini birinci derecede sorumlu olarak görmedikçe beklenen sondan kaçınmak imkansızdır. Ne yazık ki, algımız şöyle işliyor: Bilimsel problemleri çözmesi gerekenler bize felaket senaryolarını anlatanlar bilim insanlarıdır; problemi de onlar çözmeli!
Bireyin ve toplumun sorumluluklarının kesiştiği yerlerde sosyal yaşamı düzenleme sorumluluğu olan kamu kurumları devreye girer. Bu problemleri bulmak ve çözmek bu kurum ve kuruluşların işidir. Söz gelimi en genel ve en yaygın problemlerin başında eğitim gelmektedir. Ne yazık ki, çözüm rolünü oynayanlar bir kaç kişinin uzun yıllar önce yaptıkları ve geleneklerin sürdürüldüğü şekilde problemler çözülmeye çalışılıyor. Orijinal, problemin kendi yapısına uygun bir şekilde çözümlenmediği için sorunlar sürekli olarak kendini tekrar ediyor.
Şu hayattan öğrendiğim temel kurallardan biri şudur:
Bir problem çözülünceye kadar kendini tekrar etme eğilimindedir. Problemi çözmek demek, o problemin mesajını anlamak demektir. Onun için sosyal bilimlerde Tarihi tekerrür olarak görme eğilimine karşı olanların yanıtı, ibret alınırsa problemin çözüleceği yolundadır.
Çocuk Gibi Düşünün
Problem çözme becerisi, bazı özelliklere göre zaman, para, insan gücü, iyimserlik gibi kaynak harcamayı da gerektirir. Ama asıl olan, problem çözmede çocuk gibi “merak” özelliğimizi kullanmak, problemin küçük bir bölümünü bulmaya çalışmak, bununla başa çıkmak, sonra aynı problemin üzerinde başka kimin çalıştığını görmek ve bağlantı kurmaktır.
Problem çözümünde yetersiz kalındığında “Bilmiyorum” demeyi öğrenmek gerekir. Bu konuda çocuklar harika yaratıklardır. Problem çözme davranışı gösterirken iki önemli özellikleri parlar:
Birincisi, olduğu gibi şeffaf ve yalındırlar. Yani çözüme odaklıdırlar.
İkincisi ise, oldukça önyargısızdırlar. Bu ikincisine doğal olarak sahiptirler. Çünkü yaşanmışlıkları tecrübeleri yoktur. Olumsuzluklar ve insanlar hakkında anıları yoktur. Olmadığı için çözüm konusunda çok samimi ve içtendirler.
Biz büyükler de problem çözme davranışlarında çocuklardaki bu masumiyet ve önyargısızlık özelliklerini gösterebilsek, insan türü çok da rahat edecektir.
Kişisel, toplumsal, sosyal ve siyasal problemlere, insanlık adına, çevre, ekosistem, beslenme, gelir dağılımındaki adaletsizlikler, en kötüsü savaşlar, savaşlarda ölen çocuklar, katliamlar kısacası küresel tüm sorunlar, biz yetişkinlerin çözümsüz, anlaşılmaz, hırslı ve adaletsiz yaşam felsefelerinden kaynaklanmaktadır.
Problemler ancak çocuk masumiyeti ile çözülebilir. İnsanlık çocukluk adasına tekrar dönmelidir.