Beynin Sırları – Bilim dünyasında, beyin hakkındaki çalışmalar tam gaz ilerliyor. Bilim adamları her gün beynimizin haritasını çıkarmada ilerleme kaydediyor. Bu çalışmalardan bazıları eski bulguları doğrularken, bazıları ise yeni bulgular sunuyor. İnsan türü, beyni tanıdıkça yeni eşikte olduğunu hissediyor. Varlığı nasıl ve neden hissettiğimiz, eylemlerimizin bedenlerimiz üzerinde nasıl kalıcı etkiler bıraktığı ve dünya deneyimimizi hangi güçlerin yönlendirdiği konusunda yeni bakış açıları sunuyorlar.
Pandemi döneminde bile yayınlanan daha ileri çalışmalar, beynin strese nasıl tepki verdiğini, ölürken ne duyduğumuzu, bilincin nerede başlayabileceğini ve yalnızlığın bize olan bedelini ortaya çıkardı.
Şimdi size bu araştırmalardan bazılarını sunmak istiyorum:
1-) Ölmeden Önce Beyinin Duyduğu Son Şey Nedir?
Beynin Sırları – Sevilen kişi artık ölüm öncesi bilincini yitirdiğinde bile, başucunda kendisine söylenen son sözleri işitebilir. Bu, Haziran 2020’de yayınlanan ve son sözlerimizin duymazdan gelmediğini gösteren bir araştırmaya dayanıyor. (Kaynak-1)
Bu bulgu, 17 sağlıklı kontrol hastası ve palyatif (anlık) bakımdaki 13 hastadan oluşan bir örneklemden gelmektedir. Bu örneklem içinde sekiz yanıt veren hasta varken, beş hasta ise yanıt vermedi.
Bilim adamları, her kişinin başucunda bir dizi beş notalı şarkı çaldı. Bilim adamları beyindeki elektriksel aktiviteyi ölçerken, yanıt verebilecek hastalardan hangi şarkıların tonal değişiklikleri içerdiğini ve hangilerinin olmadığını saymaları istendi.
Cevap veremeyenler sadece dinlediler.
Tepki vermeyen beş hasta bile, tepki veren hastalarda da mevcut olan önemli bir beyin aktivitesi gösterdi. Yani, ton değişikliklerini takiben aktivitede hızlı bir düşüş oldu.
Bu düşüş bir bilinç veya anlayış işareti olmasa da (bilim adamları bu cepheden emin değiller), çalışma yazarları bunun sevilen birinin vefat ederken bu dünyadan hala bir şeyler duyabileceğinin bir işareti olduğunu söyledi.
Çalışmanın kıdemli yazarı ve British Columbia Üniversitesi’nde bir profesör olan Lawrence Ward, “En azından bazı hastaların, bazen, sevdiklerinin kendilerine ne söylediğini, hatta tepkisiz olduklarında etraflarında ne söylendiğini anlayabilmesinin mümkün olduğunu – ama kesinlikle kanıtlanmadığını – söyleyebilirim.” dedi.
Bu noktada manevi geleneklerimiz arasında yer alan “Sekeratta (ölmek üzere) olan kişiye Kur’an-ı Kerim’den Yasin suresi gibi ayetler okumanın onu rehabilite ettiğinin bir yorumu olabilir.”
2-) Stresin İlacı Egzersiz mi?
2020 Ağustos’unda bilim adamları, egzersizin stresi yönetmeye yardımcı olabileceğini öne süren bir araştırma açıkladılar. Fare kullanılan çalışmada, “galanin” adı verilen ve beyin dokusunda bulunan, endorfin benzeri çeşitli kısa zincirli peptitlerden her biri olan “nöropeptid”in, kısmen etkinin arkasında olabileceğini buldular. (Kaynak-2)
Çalışmadaki farelere bir koşu tekerleğine ücretsiz erişim verildi ve üç hafta boyunca fareler, koşu mesafelerini günde yaklaşık 10 ila 16 kilometreye çıkardı. Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında, egzersiz yapan fareler stresli bir olaya (ayak şoku gibi) karşı daha dirençliydi.
Ayrıca, stres tepkilerinde yer alan ve beynin noradrenalin deposu olarak bilinen bölgesi olan “locus coeruleus” adı verilen beyin sapına yakın bir nöron kümesinde daha yüksek galanin seviyelerine sahiptiler.
Düzenli egzersiz, kısmen bir nöropeptidin etkisi sayesinde strese karşı direnci artırabilir.
Ekip, koşucu farelere benzer galanin seviyelerini ifade etmek için genetik olarak sedanter fareler tasarladığında, bu farelerin ayak şoklarına karşı daha dayanıklı oldukları da kanıtlandı. Sedanter; normal şartlarda bir insanın günlük hayatını sürdürebilmesi için yapması gerekli belli aktiviteler dışında hareketsiz bir işe, bir hayat tarzına sahip kişilere denir.
Çalışmanın yazarlarının ulaştığı sonuç: Düzenli egzersiz yüzeye çıkan stresle başa çıkmamıza yardımcı olmaktadır.
3-) Aşırı Alkol Almak Empatiyi Köreltebilir.
Beynin Sırları – Hani derler ya “Başkasının acısını hissediyorsan insanın!”; “Empati” de işte tam budur. Başkaları için empati kurmak veya başka birinin acısını hissetme yeteneği, özellikle küresel bir felaketin ortasında, önemli olduğu kadar acı verici olabilir. Eylül 2020’de ayında yayınlanan bir araştırmaya göre, insanların pandemik stresle baş etme yollarından biri olan aşırı alkol tüketimi, başka birinin acısını hissetmeyi zorlaştırabilir. (Kaynak-3)
Sussex Üniversitesi’ndeki bilim adamları, son 30 gün içinde bir oturuşta yaklaşık üç çeyrek şişe(%75’i dolu) şarap (veya bira bardağı ile 2.5 bardak bira) içki içen olarak sınıflandırılan 71 katılımcıdan fMRI taramaları aldı.
Aşırı içki içmek empatik hissetmeyi zorlaştırabilir.
Bilim adamları herkesin beynini tararken (tüm denekler ayıktı) denekler yaralı bir uzvun görüntülerini gördü ve uzvun kendilerine veya başka birine ait olduğunu hayal etmeleri istendi. Aşırı içki içenler, deneyde başka birinin bakış açısını benimsemekte zorlandılar.
Aşırı içki içenler, ağrının (kendilerine değil) bir başkasına ait olduğunu düşündüklerinde, beynin vücut kısımlarını tanımakla ilgili görsel bir alanında da aktivasyon gördüler.
4-) Yalnızlık Beyni Değiştiriyor.
Beynin Sırları – Pandemi nedeniyle sosyal izolasyon yaşanılan son 2 yılda, bilim adamları, yalnızlığın beyni fiziksel olarak yeniden şekillendirebileceğini keşfettiler.
Birleşik Krallık biyo-bankasından alınan 38.701 beyin taraması üzerinde yapılan bir çalışmada, McGill Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, geleceğe dair hayal kurduğumuzda veya geçmişe kafa yorduğumuzda, hissedilen yalnızlığın, mod ağı adı verilen bir devredeki üç büyük değişiklikle bağlantılı olduğunu buldu.
Bu değişiklikler şunları içeriyordu:
- Beynin varsayılan mod ağı içindeki alanlarındaki gri madde hacminde bir artış
- Hipokampustan varsayılan mod ağına sinyalleri taşıyan bir sinir lifi demeti olan fornikste daha fazla yapısal bütünlük
- Genel olarak bu ağda daha fazla bağlantı
Birlikte ele alındığında, çalışma yazarı Nathan Spreng, bu değişikliklerin beynin sosyal çevrenin kaybına adaptasyonu olabileceğini söyledi. Beyin, iç dünyalarımızı yaratmaya yardımcı olan devreyi güçlendirerek “telafi eder”.
Spreng, “Yalnız insanlar sosyal dünyayı daha fazla hayal etme ve sosyal deneyimleri daha fazla hatırlama eğilimindeler,” diye açıkladı. “Dünyada sosyal uyarımın yokluğunda, beynin bunları yukarı doğru düzenleyerek telafi ettiğini düşünüyoruz.” Ancak, bu değişikliklerin geri döndürülebilir olabileceğini de belirtti.
5-) İleri Sıçratan Bilinç Arayışı
Beynin Sırları – Şubat 2020’de yapılan bir araştırma, “bilinç motorunun” aslında beynin merkezi “lateral talamus” adı verilen küçük bir alanı olabileceğini öne sürüyor. (Kaynak-4)
Neuron’da yayınlanan bir makalede açıklanan bir deneyde, bilim adamları makak maymunlarını (köpeksi maymunlar) anestezi altına aldılar ve ardından beyinlerini 50 hertz frekansında elektrotlarla zapladılar.
Ekip merkezi lateral talamusa zap yaptığında, uyuyan maymunlar sanki tamamen bilinçliymiş gibi oturdular ve beyinleri tipik olarak bilinç sırasında görülen aktivite kalıpları gösterdi.
Wisconsin Madison Üniversitesi’nde araştırmacı olan ortak yazar Michelle Redinbaugh, “Hayvan derin anestezi altındayken gözlerini açmaya, odaya bakmaya ve hatta uyarım açıldıktan sonra sadece birkaç saniye içinde nesnelere uzanmaya başladı” dedi.
Simülasyon sona erdiğinde, maymunlar tekrar uykuya daldı.
Sonuç: Bilinç, muhtemelen beynin birden fazla alanına inen karmaşık bir fenomendir, ancak bu çalışma, bir gün tüm yaşam deneyimimizin temelini oluşturan ayırt edilebilir sinirsel yollar bulabileceğimizi öne sürüyor.