Kişisel Değişim – Hayat, provası olmayan bir sahne şovudur. Hatta tiyatrocu deyimiyle söylersek, hayat bir “Tuluat” sanatıdır. Söylediklerinizi doğaçlama olarak ilk ve son kez yaparsınız; söylediklerinizi ilk ve son kez söylemiş olursunuz. Tıpkı yayından fırlayan oku geri çağırıp “pardon, yanlış oldu!” deme lüksünüz olmadığı gibidir, hayat…
Buna rağmen her şey yolunda mı? Tam tersi, oldukça karmaşıktır. Hayatımız risk ve tehlikelerle doludur; dolduran ise kim olacak, bizzat “kendimiz!”
Keşke beynimizi yeniden formatlamak veya yeniden başlatmak, bir dizüstü bilgisayarı formatlamak kadar kolay olsaydı! Değişen bakış açıları üzerine bir koleksiyonun parçası olarak, yazarlar kendilerini ve çevrelerindeki dünyayı farklı bir bakış açısıyla görmeye başladıklarında yaşadıkları mücadeleleri, keşifleri ve sevinçleri paylaşırlar. Uzmanlar, kendi düşüncelerinizi nasıl değiştirebileceğiniz konusunda tavsiyeler verirler.
Peki siz de kendinizi, hayatınızı, farklı bir ışıkta çözemediğiniz bir sorunu görmekte zorlanıyor musunuz?
O halde bu yazıyı okuyun; bu yazı bir uzman tavsiyesidir.
Nefesinizi Tazeleyin!
Kişisel Değişim – İnançları, tutum ve davranışları değiştirmek zordur. Çünkü bu tür davranışlarımız kendi lehimize bir önyargı içerir. önyargıyı değiştirmek, Einstein’in deyişiyle “atomu parçalamaktan zordur.”
Yale Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan ve Happiness Lab ‘ta yayınladıkları podcaste konuşan Laurie Santos, bakış açımızı aktif olarak değiştirmek için şu üç adımı öneriyor:
1-) Değerlendir: Sıcak Empati – Soğuk Empati
Santos, “Psikologlar, sıcak empati – soğuk empati arasındaki boşluğa atıfta bulunurlar” diyor ve şöyle açıklıyor. “Sıcak bir empatiniz varsa, gerçekten duygusalsınız; ancak açlık, sinirlilik veya korkular soğuk empatik durumlardır, empati yapmanıza engeldir. Burada bir zihniyet değişikliği yapmak gerekebilir.”
2-) Nefes Al, Nefes Ver
Santos, daha serin bir ruh halini yeniden kazanmak için “derin bir nefes alın” diyor. “Dövüş ya da uçuş sisteminizi kapatan akciğer-mide siniri olarak bilinen vagus sinirinizi harekete geçirir.”
3-) Doğru Soruları Sor
Kişisel Değişim – Durumunuzu düşünmek için duygusal bir akla sahip olun ve şu soruları kendinize sorun:
- Kararım gerçekten doğru mu?
- Bunun doğru olduğundan hiç şüphe duymadan kesinlikle emin olabilir miyim?
- Bu şeye inandığımda nasıl tepki verebilirim?
- Bu düşünceye inanmasaydım kim olurdum?
Diyelim ki, değiştirmek istediğiniz bakış açısı vücudunuzdan nefret etmeniz olsun.
Kendinize sorun: “Bu gerçekten doğru mu?”
Farz edelim ki duygunuza hürmetle doğru diyelim. Ancak, ikinci soru sizi bunu farklı düşünebileceğiniz bir dünya olduğunu kabul etmeye zorluyor. Biraz şüpheniz var. “O kadar da değil”, diyorsunuz. Yani “bu kadar korkunç değil”, demek istiyorsunuz.
Peki kalbiniz nasıl? İyi çalışıyor mu? O zaman, vücudunun berbat olduğuna inanıyorsan, ona iyi davranmadığımı itiraf edebilirsin. Çünkü bu düşünceye inanmasaydın, vücuduna daha iyi bakabilirdin.
Kısacası, yukarıdan ismi geçtiği gibi, Santos diyor ki; “Bu tür sorularla beklentilerinizi sorgulamış oluyorsunuz. Çoğu zaman, bunların modası geçmiş veya yanlış olduklarını ya da Instagram modellerinden beklentileri olduğunu, ancak 40’lı yaşlarında bir podcast yayıncısı ve meşgul bir profesör olan benim için değil.”
Bakış açınızın artık size hizmet etmediğini fark ettiğinizde, bir nefes daha alıp sizden çekip gitmesini sağlamanız gerekiyor. Bu çok daha kolaydır.
Sadece Tepki Verme; Yansıt!
Kişisel Değişim – Pek çok ruhani görüşler ve dinlerin öğretileri kalıcı bir psikoterapi etkisi sunmaktadır. Bu öğretilerden öğrenebileceğimiz en önemli şey, başımıza gelenleri ve hatta hissettiklerimizi gerçekten değiştiremeyeceğimiz, ancak bu durumları lehimize çevirmenin yollarını bulamamız gerektiğidir. Yani kontrolü ele geçirmek gerekiyor.
Özetle, kabullenilmesi imkansız durumlarla boğuşmak yerine, yanlış olduğunu düşündüğünüz o durumlarda kurtulmaktır. Buna vesvese, evham gibi belirsizliklerin hasta ettiği zihnimizi kurtarmak da diyebilirsiniz. Unutmayın ki, kendini yansıtma kapasitesi insanlarda doğuştan vardır; hepimiz bu zorluğun üstesinden gelme becerisine sahibiz.
Chatter: The Voice in Our Head, Why It Matters, and How to Harness It adlı kitabında, psikolog Ethan Kross, karmaşık durumları yeni bir ışık altında görmenize yardımcı olacak hızlı bir çözüm sunuyor. Laboratuvarındaki sinirbilimsel çalışmalarda, deneklerin beyin aktivitelerini gözlemlerken onlara rahatsız edici fotoğraflar gösterdiğinde, katılımcıların kendilerine “Jennifer ne hissediyor?” diye sorduğunu buldular.
Oysa beklenen “Ne hissediyorum” gibi 1. şahıs cümlesi olmalıydı. “Ne hissediyorum?” yerine, “Jennifer ne hissediyor” sorusu 3. tekil şahsa sorumluluğu yüklüyor; bu da bir çeşit sorumluluktan kaçmak anlamına geliyordu. Bunlar, beyinde çok daha az duygusal aktivite gösterdiler. Çünkü kendisiyle ilgili sorumluluk alma psikolojisi beyinde daha fazla aktiviteye neden olacaktı.
Kendinizle üçüncü şahıs gibi konuşmanın dilsel değişimi, savunmanızı etkisiz hale getirerek sizi biraz daha nesnel bir moda sokuyor. Mesafeli, kendi kendine konuşma olarak adlandırdığımız bu araç, insanların geri adım atmasına ve çözümlerin genellikle bulunduğu durum hakkında daha geniş bir değerlendirme yapmasına yardımcı oluyor.
A Slight Change of Plans adlı podcast’in sunucusu Maya Shankar şöyle açıklıyor:
Sonuç: Abartılı Duygulardan Kaçın
Kişisel Değişim – Minnet duyduğumuz insanları gözden kaçırmamak için bir teşekkür listesi yapmak büyük bir adımdır. Bilişsel bilim bize, şu anda odaklandığımız şeyin göreceli değerini abarttığımızı fısıldıyor. Bunda biraz da odaklanma yanılsaması denen şeyin tuzağına düşebileceğimizi ikaz ediyor.
Buna karşı koymak için, sahip olduğumuz veya umursadığınız herhangi bir şeyin değerini düşürmek yerine, bize mutluluk getiren çok çeşitli şeyler olduğunu hatırlamak önemlidir.