Karar Yorgunluğu / Zihin Yorgunluğu: Bu makalede beynin karar verme süreçlerinden bahsederken konuşmalarımda atıf yaptığım “Karar Yorgunluğu” konusuna değineceğim. Böylece “Karar yorgunluğu nedir?” veya “Zihin yorgunluğu ne demek?” konusuna da bir açıklık getirmiş olacağız. Ancak tam olarak konuya girmeden önce şöyle bir olayı düşünmenizi istiyorum:
Hayali Bir Şartlı Tahliye Dava Grubu
İsrail hapishanelerindeki üç mahkum bir hakim, bir kriminolog ve bir sosyal hizmet uzmanından oluşan şartlı tahliye kurulunun karşısına çıkıyor. Üç mahkum da cezalarının en az üçte ikisini tamamlamış olsun. Ancak şartlı tahliye kurulu bunlardan sadece birine özgürlük verecek. Sizce hangisine özgürlük verirlerdi. Tahmin edin:
1. Dava Görüşmesi (Dava sabah 8: 45’de görüşüldü): Mahkum sahtekarlıktan 24 ay hapis cezasına çarptırılmış Arap asıllı bir İsrail vatandaşı.
2. Dava Görüşmesi (Dava öğleden sonra 14: 55’de görüşüldü): Mahkum saldırganlıktan 18 ay hapis cezasına çarptırılmış Yahudi bir İsrail vatandaşı.
3. Dava Görüşmesi (Dava öğleden sonra 16: 20’de görüşüldü): Mahkum sahtekarlıktan 24 ay hapis cezasına çarptırılmış Arap asıllı bir İsrail vatandaşı.
Tahmin edin bakalım, şartlı tahliye kurulu bu mahkumlardan hangisi için serbest kalma kararı verecek.
Bu, Stanford Üniversitesinden Jonathan Levav ve Ben-Gurion Üniversitesinden Shai Danziger’in 2011 yılında yaptıkları araştırmada inceledikleri tipik dava gruplarından sadece biri.
Bilimsel Araştırmada Elde Edilen Şaşırtıcı Sonuç!
Şartlı tahliye kurulunun kararlarında belli bir tutarlılık vardı. Ancak bu, mahkumların etnik kökenleri, suçları, cezaları ve ceza süreleri ile ilgili değildi. Araştırmacıların bir yıl boyunca 1.100’den fazla kararı analiz etmeleri sonucunda elde ettikleri sonuç kararların sadece zamanlama ile ilgili olduğuydu.
Mahkumların müracaatlarını inceleyen ve yönetim kurulunun diğer üyelerinden tavsiye alan hakimler, davaların yaklaşık üçte birinde şartlı tahliyeyi onayladılar. Ancak gün içinde şartlı tahliye olma olasılığı dalgalıydı. Sabahın erken saatlerinde durumu incelenen mahkumlara zamanın yaklaşık yüzde 70’inde şartlı tahliye verilirken, günün geç saatlerinde durumu görüşülen mahkumlar için zamanın yaklaşık yüzde 10’undan daha az şartlı tahliye onayı verildi.
Olasılık, müracaatı sabah saat 8:45’de değerlendirilen mahkumun lehineydi- ve gerçekte de şartlı tahliye aldı. Fakat müracaatı öğleden sonra saat 4.20’de (farklı bir günde) görüşülen, aynı suçtan ve aynı sürede ceza almış olan diğer Arap İsrailli mahkumun şartlı tahliyesi reddedilmişti. Müracaatı öğleden sonra saat 2:55’de görüşülen ve cezası sabah serbest bırakılan adamınkinden daha kısa olan Yahudi İsrailli’nin durumu da aynıydı. Tahliye kararı reddedildi. Her ikisinin de talihsizliği günün yanlış saatlerinde şartlı tahliye istiyor olmalarıydı.
Yapılan araştırma hakimlerin davranışları hakkında kötü niyetli ve hatta olağandışı hiçbir şey bulmamıştı. Hakimlerin düzensiz yargısı, meslekleri icabı “karar verici” olmalarıydı. Dava üstüne dava görüşmeleri, kişinin yetenekleri her ne olursa olsun, onları yıpratıyordu.
Bu tür karar yorgunluğu karar vericilerde şüpheli seçimlere yatkınlık yaratabilmektedir. Hatta akşamları geç saatlerde felaketlere bile yol açabilir. Bu gerçek, bizim Türkiye’de çok sayıda davaya bakmak zorunda kalan hakimlerin kararlarının ne kadar adaletli olabileceği üzerinde de beni düşündürmüştür. Genç ve tecrübesiz hakimlerin “karar yorgunluğu“ndan daha fazla etkilenmeleri olasıdır.
Karar yorgunluğu ister yönetici olsun ister olmasın, ister zengin olsun ister fakir olsun herkesi etkilemektedir. Çoğu insan bu “karar yorgunluğu” olgusunun farkında değildir. Araştırmacılar sayesinde bunun neden olduğunu ve buna nasıl karşı koyulabileceğini yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz.
Şimdi gelelim “Karar Yorgunluğu Nedir?” sorusunun detaylı bilimsel açıklamasına:
—– Sponsor Bağlantı – Sponsor Bağlantı —–
KİŞİSEL GELİŞİM İÇİN
—– Yazının Devamı – Yazının Devamı —–
Karar Yorgunluğu Nedir?
“Karar Yorgunluğu” sosyal psikolog Dr. Roy F. Baumeister’ın Freud’un kişisel-enerji teorisine atıf yaparak “Benlik Tükenmesi (Ego Depletion)” olarak adlandırdığı bir sürecin sonucudur. Freud, benliğin ya da egonun, enerji transferini içeren zihinsel faaliyetlere bağlı olduğunu iddia etmişti. Yine de ayrıntılar hakkında belirsizdi ve bazıları hakkında da oldukça yanlıştı (sanatçıların cinsel enerjiyi sanata dönüştürdüğü fikri, zinaların özellikle sanatçı toplumlarında nadir olması gerektiği anlamına geliyordu). Freud’un kişisel-enerji modeli, Baumeister’ın önce Case Western’de ve daha sonra Florida State University’de bir dizi deneyle zihinsel disiplin üzerinde çalışmaya başladığı yüzyılın sonuna kadar genellikle göz ardı edildi.
Dr. Roy F. Baumeister’ın “Benlik Tükenmesi (Ego Depletion)” çalışmalarının sonucu şuydu: Uzun bir süre çalışmak, bir karar oturumunda bulunmak veya birden fazla karmaşık karar vermek zorunda kalmak benlik şarjınızı hızla tüketmektedir. Bu tükenme sonucunda bireyin aldığı kararların kalitesinin bozulmasına ve irrasyonel kararların verilme olasılığının artması durumuna “Karar Yorgunluğu (Decision Fatigue)” denmektedir.
Özet olarak, basitçe söylemek gerekirse, karar yorgunluğu, uzun bir karar alma oturumundan sonra beynin enerji kaybetmesi sonucu iyi kararlar verme yeteneğimizin bozulmasıdır.
Kaynaklar
- Baumeister, R.F., Bratslavsky, E., Muraven, M., & Tice, D.M. (1998). Ego depletion: Is the active self a limited resource? Journal of Personality and Social Psychology, 74, 1252-1265.