İngilizce öğrenmek – Konumuz “İngilizce’yi en kısa zamanda nasıl öğrenebilirsiniz?” ve “Öğrendiklerinizi Nasıl unutmazsınız?” Bu konunun daha kolay anlaşılması için üç farklı uygulamayı birbiriyle karşılaştırarak anlatmaya çalışacağım. Aslında üç değil, temelde 2 farklı uygulamayı kıyaslayacağım..
Uygulama-1A: Bir yabancı dil öğrenme sınıfındasınız ve öğretmeniniz tahtaya Macarca şunları yazıyor:
csalárd (okunuşu: çsöleerd) – (anlamı) hileli, sahte taklit
Öğretmeniniz, bu kelimeyi yazdığı diğer otuz adet Macarca kelimeyle birlikte önümüzdeki hafta yapacağı yazılı ve sözlü sınavda soracağını söylüyor.
Uygulama-1B: Yine bir yabancı dil öğrenme sınıfındasınız ve öğretmeniniz tahtaya İngilizce şunları yazıyor:
fraudulent (okunuşu: froıcılınt) – (anlamı) hileli, sahte taklit
Yine öğretmeniniz, bu kelimeyi yazdığı diğer otuz adet İngilizce kelimeyle birlikte önümüzdeki hafta yapacağı yazılı ve sözlü sınavda soracağını söylüyor.
Aslında bu iki örnek birbirinin aynısı. Her ikisi de farklı bir yabancı dil öğrenme örneği olsa da, şu açıdan her ikisi de aynı şeydir: Yabancı dil öğrenmek anlamsız sesler topluluklarının telaffuz ve yazılışına beyninizde kendi ana dilinizdeki ilgili anlamları atamanız veya bağlamanız demektir.
Şöyle ki: Yabancı bir kelimeyi öğrenmişseniz, kelimenin Türkçesinden ilgili yabancı dildeki karşılığının hem telaffuzunu, hem de yazılışını hatırlamanız, ve ayrıca yabancı kelimenin yazılışını gördüğünüzde veya telaffuzunu duyduğunuzda hemen Türkçe karşılığı, yani anlamı beyninizde anında canlanmalıdır.
Konumuz İngilizce öğrenmek olduğu için “Uygulama-1A” ve “Uygulama-1B“yi tek bir örnek olarak ele alıp, bundan böyle mukayeseye İngilizce ile ilgili uygulama olarak devam edeceğim. Anlattığım her şey Macarca kelime için yazılanlar için de doğrudur. Sadece Macarca mı? Tabi ki diğer tüm yabancı dil öğrenme faaliyetleri için de geçerlidir.
Uygulama-2: Maceracı bir arkadaşınızla İngiltere’de bir yerde, tabelasında “Turk’s Head (Türk Kafası)” yazan ve tabelanın üst kısmında da zincirle bir kafatası asılı olan bir bar görüyorsunuz. Barın ismi dikkatinizi çekiyor ve içeri giriyorsunuz. Barın hemen ön kısmındaki yüksek sandalyelerden ikisine tezgaha dönük olarak oturuyorsunuz. Barmen, önünüze silah taliminde hedef olarak kullanılan üç boş atış kadehini dizen gri sakallı bir Viking.
Barmen, tezgahın arkasından Toktor etiketli bir şişeyi çıkarıyor ve üç boş bardağa viskoz (peltemsi) yeşil bir sıvı döküyor. Daha sonra bir kavanoz alıyor ve kapağını çıkarıyor. Her kadehe sümüksü, çürüyen bebek balığı gibi rahatsız edici bir şekilde görünen ve kokan bir sıvı dolduruyor. Daha sonra cebinden gümüş bir çakmak çıkarıyor ve üç kadehi üstten yakıyor.
Toktor! Toktor! Toktor!
Barmen kadehlerden birini alıp kaldırıyor ve “İşte bu Toktor!” diye bağırıyor. Bu arada bardaki herkes barmene, size ve arkadaşınıza doğru dönüp, onlar da “Toktor! Toktor! Toktor!” diye haykırıyorlar. Barmen elindeki kadehin üzerindeki alevi üfleyerek arkadaşınıza veriyor. Arkadaşınız -safdirik arkadaşınız – o da kadehi alıyor ve “Toktor!” diye bağırıyor ve bir nefeste içkiyi bitiriyor. Sonra bir an durup, size ve kalabalığa dönüp “Toktor! Doktor! Boktor!” gibi bir şeyler diyerek coşkuyla bağırıyor. Yani bardakilerin yaptığının aynısını yapıyor. Bunu gören kalabalık çılgına dönüyor ve “Toktor! Toktor! Toktor!” diye tekrar haykırıyorlar. Arkadaşınızın safça yaptığı komik taklitten sonra siz de bardağınızdan bir yudum alıp, cılız bir sesle”Toktor!” diyerek oradan sessizce ayrılıyorsunuz.
Şimdi şöyle bir düşünün. Bu “Toktor” kelimesini unutur musunuz? Bana göre, yaşadığınız bu olayı ve kelimeyi ölünceye kadar unutamazsınız. Oysa birinci uygulamadaki “Macarca” “hileli, taklit, sahte” anlamına gelen “csalárd” kelimesini ve “çöleerd” şeklindeki telaffuzunu; veya “İngilizce” “hileli, taklit, sahte” anlamına gelen “fraudulent” kelimesini ve “froıcılınt” şeklindeki telaffuzunu şu anda hatırlasınız bile kısa bir sürede unutursunuz.
Neden “Toktor” Hafızamızda Tutulurken Diğer Kelimeler Unutuluyor?
Peki Macarca “csalárd” veya İngilizce “fraudulent” kelimesini hafızanızda uzun dönem tutamayacağınız halde, “Toktor” kelimesini sonsuza kadar hatırlamanızın nedeni nedir?
Hafıza Resimlerle ve İlişkilerle Hatırlıyor!
İngilizce öğrenmek – Beyniniz yaşadıklarınızı veya anılarınızı nöronların birbirleriyle bağlantı kurmasıyla saklar. Toktor, çürük kokusuna bağlanan iğrenç ve kokmuş balık tadına sahiptir. Bu tat ve koku beyninizde yeşil sıvı, çürüyen balık kavanozu ve gri sakallı barmen gibi bir dizi görüntüye bağlıdır. Bütün bunlar, sırayla, bir dizi duygu ile bağlantılıdır. Heyecan, iğrenme, korku ve coşku duyguları. Ve bu duygular, imgeler, tatlar ve kokular, yeşil sıvılı şişedeki yazıya ve o kalabalığın sesine ve arkadaşınızın “Toktor! Doktor! Boktor!” diye bağırmış olmasıyla ilişkili olarak; hatırlanması gereken kelimeye, yani Toktor’a bağlıdır. Toktor kelimesi ayrıca beyninizde adı Turk’s Head (Türk Kafası) olan İngiltere’de bulunan bir bar ile ilişkilendirilmiştir. Bu kelimeye ilişkin beyin hücreleriniz arasında belki de binlercesi harekete geçmiş haldedir.
“Fraudulent” sözcüğünün hafızada kalma şansı zayıftır. Karşılaştırıldığında, Türkçe’deki “hileli, sahte taklit” ifadesi ise sizde her türlü çoklu duyu anısını uyandırabilecek bir güce sahiptir. Çünkü yaşamınız boyunca muhtemelen hileli ve sahte birçok ürün veya davranış gördünüz. Hileli ve sahte bir ürün alıp, fark ettiğinizde hüsrana uğradınız, aldatıldığınızı fark edip sinirlendiniz. Hileli ürünü geri vermek istediniz. Satıcı geri almadı ve belki de onları mahkemeye verdiniz veya tüketiciyi koruma idaresine başvurdunuz. Peki, “fraudulent” kelimesi ile ilgili böyle hiç bir hafıza ilişkiniz, hiçbir hatıranız veya hafızanızda kayıtlı herhangi bir şeyler var mı? Bu kelime bunlardan hiçbirine sahip değil.
“Fraudulent” sözcüğünü gördüğünüzde aldığınız sahte ürün aklınıza gelmiyor, yaşadığınız süreç, duygularınız, ürünü geri verme çabalarınız beyninizde canlanmıyor. Hiçbir resim beyninizde canlanmıyor. Hatta bu İngilizce kelimenin seslerinden, veya nasıl telaffuz edeceğinizden bile emin olmayabilirsiniz. Bu kadar az bağlantıda, tutunacak çok şeyiniz yok demektir ve bu İngilizce kelimeyi hızla unutacaksınız. Bu kelimeyi öğrenmek için çok tekrarla ezberleme çabanız ve harcadığınız zaman da boşa gidecektir.
Bir dil öğrenmek ve onu hafızada korumak için kelimelerinizle ilgili kesinlikle “Toktor” benzeri bağlantılar kurmanız gerekir. İyi haber şu ki, ne yaptığınızı biliyorsanız, bunu yöntemsel ve hızlı bir şekilde yapabilirsiniz ve bunun için İskandinavya’ya gitmenize de gerek yoktur.
Unutulmaz Bir Kelimenin Bileşenleri Nelerdir?
Bir kelimenin yalın temeline inersek, unutulmaz bir kelime aşağıdaki bileşenlerden oluşur:
- Hecelenebilir olmalı (Tok-tor)
- Bir sesteşi olmalı (DOK-TOR veya BOK-TOR)
- Bir anlamı olmalı (İçinde ölü bebek balığı bulunan ve ateşte servis edilen viskoz -peltemsi- yeşil bir içecek)
- Kişisel bir bağlantınız olmalı
Bu dört bileşeni bir araya getirebilirseniz, bir kelimeyi uzun süreli hafızanızda tutabilirsiniz. İşte yapmanız gereken tam da bu. Ayrıca, İngilizce öğrenmede “Sistematik Tekrar” kullanmanız gerekir. Bu, ezberlemek için çok tekrar etmenin tam tersi olan beynin doğal öğrenme ritmine uygun etkin az tekrarın ta kendisidir. Sistem bilginin ne olduğunu unutmadan önce her bir “Flashcard” veya “Kullanım” ile sizi otomatik olarak test eden veya aynı bilgiyle karşı karşıya getiren bir sistemdir. Verileri uzun vadeli belleğinize aktarmanın verimli bir yoludur ve yabancı dil öğrenmede mutlaka kullanılmalıdır.
Örneğin bu yazıda linkini paylaştığım “Mega İngilizce” aplikasyonu öğrettiği her şeyin sistematik tekrarını bir yapay zeka algoritmasıyla denetleyerek gerekli zamanlarda otomatik olarak karşınıza getirerek kullanmanızı ve sistematik tekrarı yapmanızı sağlamaktadır.
İngilizce Öğrenmenin 4 aşaması
İngilizce öğrenmek – İngilizce (veya başka diller fark etmez) öğrenme şu dört aşamaya dayanıyor:
- İngilizcenin ses ve yazım sistemini öğrenerek başlayın.
- Ardından resimleri kullanarak 625 basit kelime öğrenin.
- Daha sonra, bu kelimeleri hedeflediğiniz dilin gramer sistemini öğrenmek için kullanın
- Son olarak TV izleyerek, anadili İngilizce olan kişilerle konuşarak, kitap okuyarak ve yazarak öğrenin.
Farklı dillerin farklı zaman alacağını unutmayın. Yabancı Hizmetleri Enstitüsü İngilizce konuşanlar için dil zorluk tahminleri yapıyor ve tahminleri de çoğunlukla tam 12’den.
Şimdi yukarıda saydığımız aşamaları inceleyelim. Ne dersiniz?
İşte Dil Öğreniminin Dört Aşaması
1. ADIM – Heceleme ve Telaffuz
Öncelikle öğrendiğiniz kelimelerin, ifadelerin ve cümlelerin seslerini ve telaffuzlarını çok iyi öğrenmeyi kendinize hedef edinin. Öyle ki, okurken yazılışını bildiğiniz için anladığınız bir kelimenin, seslerini doğru çıkartamıyorsanız, bu kelimeyi siz konuşurken karşınızdaki, karşınızdaki söylediğinizde siz anlayamayacaksınız demektir. Kısacası öğrendiğiniz bir kelimeyi siz yabancıya söylediğinizde o, o söylediğinde de siz anlamalısınız. Bu etap öncelikle çok iyi kulak eğitimi ve dinlemeyi içermektedir.
Önce Sesleri Doğru Algılayın ve Doğru Üretin
İngilizce öğrenmek – Toktor sözcüğünü daha kolay ezberlemenizin nedeni Macarca “csalárd” veya İngilizce “fraudulent” kelimesine göre Toktor sözcüğünün nispeten daha tanıdık gelmesidir. Tabii, üst üste benzer bir harf kümesini görmediniz, ancak bunun hemen nasıl telaffuz edileceğini tahmin edebilirsiniz (TOK-TOR). Çünkü bu sesler Türkçe’de de var.
Macarca “csalárd” veya İngilizce “fraudulent” ise tamamen yabancı. Ayrıca Türkçe’de “ə“, “çsö“, “th“, “sz”, “ô“, “ʧ” ve “á” gibi sesler yoktur. Yazım, hece ve seslerin doğru çıkartılamsı söz konusu olduğunda birçok İngilizce kelime tam bir felakettir. Hele hele tamamen ayrı bir alfabe kullanan Rusça’nın “кухонный шкаф” veya Çince Mandarin’in “橱柜” kelimesine bakıyorsanız işler daha da zorlaşır.
Örneğin ben kişisel olarak İngilizce’yi “TED Karabük Koleji“nde öğrendiğim. “ODTÜ“den mezun olduğum, ABD’de “Minnesota Üniversitesi“nde Lisans üstü çalışma yaptığım ve İngiltere’de “Exeter Üniversitesi“nde Master çalışması yaptığım halde, kelimeleri ilk öğrenirken sesleri ve telaffuzları doğru öğrenmediğim, ve bazı seslerin ve ses kombinasyonlarının Türkçe’de olmamasından dolayı, hala kelimeleri ben söylediğim zaman karşımdaki İngiliz veya Amerikalı, veya onlar söylediğinde ben bana söylenenleri anlamayıp, söylenenlerin zaman zaman tekrar edilmesini isteyebiliyoruz.
Bildiğimizi Düşündüğümüz Kelimeleri Gerçekten Biliyor Muyuz?
Çoğu insan İngilizce kelimenin yazılışını gördüğünde anlamını biliyorsa, o kelimeyi bildiğini düşünüyor. Ancak bu doğru bir düşünce değildir. Örneğin dil çevirisi yapan uygulamalara ben yalın olarak “hear” kelimesini kendime göre doğru telaffuz ederek söylediğimde, aplikasyon benim söylediğimi düşündüğüm şeyi değil, aşağıdaki örnekteki gibi farklı şeyleri gösterebiliyor;
- here
- hear
- hair
Yine örneğin dil çevirisi yapan bu aplikasyonlara yalın olarak “ev arkadaşı” anlamına gelen “house mate” dediğimde, aplikasyon şunları söylediğimi gösterebiliyor;
- house made
- house maid
- horse made
- house mate
“Aplikasyon doğru çalışmıyor mu?” diye tereddüt edip, söylemek istediğim İngilizce kelimeyi “Google Translate“de yazıp, telaffuzu ona söyletip aplikasyona dinlettiğimde, aplikasyon direkt neyi yazmışsam söylenenden onu doğru anlayıp yazıyor.
Şüphesiz bu ifadeleri yalın olarak değil de cümle olarak aplikasyona söylediğimde benim söylemek istediğimi doğru yazıyor. Ancak bu çoğu kez sesleri doğru çıkardığımdan değil, aplikasyonun cümle yapısına göre “bunu söylemedi, ama cümle yapısına göre şu olmalıydı” diye mukayeselerle doğruyu bulmasıdır.
Anlatmak veya konuşmak istediğiniz bir paragrafı cümle cümle tek tek söylemek yerine, bir aplikasyona durmadan bir paragraflık konuşmanızı İngilizce olarak yapın ve Türkçeye çevirmesini isteyin. Sonuç sizi şaşırtacaktır. Aplikasyonun çevirisinde anlatmak istediğinizden farklı şeyler yazdığını göreceksiniz. İşte sesleri doğru çıkarmayarak yaptığınız bir konuşmayı bir İngiliz veya Amerikalının anlaması da bu kadardır.
Kulak Eğitimi ve Dinlemenin Önemi!
Bu durum şuna işaret ediyor: Dil öğrenmede kulak eğitimi ve dinleme birinci sırada olmalıdır. Türkçe’de olmayan ve İngilizce’de olan sesleri algılayabilmemiz ve doğru olarak üreterek söyleyebilme seviyesinde olmamız gerekir.
Özet olarak, kelimelerle ilgili anıları birleştirmeye başlarken, bu anıları inşa edebileceğiniz doğru bir heceleme ve ses temeli oluşturmanız gerekiyor. Bu yüzden her kelimeyi ve öğrendiğiniz kelimeleri içeren cümleleri öğrenirken öncelikle bunların yazım, ses ve telaffuzlarına odaklanın. Bu dil öğreniminde kulak eğitimi ve dinlemenin çok önemli olduğunu göstermektedir. Bu adım çocukların ana dillerini öğrenirken de öncelikle ilk adımdır.
Hatırlayın; çocuklar da bebeklik sonrası konuşmayı öğrenirken önce neye odaklanıyorlardı: Ses’e ve vurguya. Buradan anlam çıkarıyorlardı.
Bu süreci alışkanlık haline getirmeniz için üç şey öğreniyorsunuz:
- Öğrendiğiniz dilde yeni sesleri nasıl duyarsınız?
- Sesleri nasıl telaffuz edeceksiniz?
- Sesleri nasıl vurgulayarak heceleyeceksiniz?
Bunları sırayla ele alacağız.
Yeni sesler nasıl duyulur?
Birçok insan yeni bir dili öğrenmeye başladığında öncelikle işitmeyi ve dinlemeyi düşünmez. Ancak dil öğrenmede işitmek ve dinlemek kesinlikle ilk adımdır.
Yeni sesler duymayı öğrenmenin birkaç farklı yolu vardır. Bunlardan en iyisi Japon yetişkinler hakkında yapılan çalışmada ortaya konulmuştur. Bu çalışmada Japon yetişkinler, öncelikle “Rock“ ve “Lock“ gibi sesteşleri duyma alışkanlığı edinmektedirler. Çünkü Japonca’da “R” sesi hemen hemen hiç yok gibidir.
Ayrıca daha önce bilim kadınları üzerine yazdığımız bir yazımızda, Mary Anning’in paleontolojik alandaki mesleğini de ifade eden tekerlemeyi hatırlayın:
“She sells seashells by the seashore”.
Nasıl?Amaç, bu benzeşmelerle sesler kulaklarınızla uyum sağlar ve yeni bir dilin yabancı sesleri hızla tanıdık ve tanınır hale gelir.
Yeni Sesler Nasıl Telaffuz Edilir?
İngilizce öğrenmek – Kulaklarınız iş görmüyorsa, telaffuz konusunda uzmanlaşmaya başlayabilirsiniz. Fakat bekleyin! Baştan itibaren iyi bir aksan geliştirmek mümkün mü? Uzun zamandır iyi bir aksan geliştirmenin ancak 7 veya 12 yaşından önce veya geçmişten beri uzun süren başka bir yaşta konuşuyorsanız mümkün olduğunu iddia ediliyor. Buna kritik yaş deniyor. Bu düşünceye kısmen katılsam da, tam olarak katılmıyorum.
Çünkü istisnalar var. Şarkıcılar ve aktörler her zaman iyi vurgular ve aksanlar geliştirirler. Onlar için özel olan tek şey, dinlemeye ve doğru üretmeye çok çaba göstermeleridir. Kısacası, evet siz de bunu yapabilirsiniz ve bu o kadar da zor bir iş değildir.
Şüphesiz kulaklarınız dille ilk tanıştığında (çocukluğumuzda) telaffuza hakim olmak çok daha kolay hale gelir. Çocukluğunuzda kimse size İngilizcede “K” harfini nasıl telaffuz edeceğinizi öğretmedi. Ancak dilinizin arka tarafı arka damağınıza dokunarak her seferinde mükemmel bir “K” üretmek için otomatik olarak çalışıyordu. Kaygılanmayın; çocukluğunuza dönüp filmi yeni baştan saramazsınız. Bu yaşta da bunu yapabilirsiniz. Hem de kulaklarınızla ve yoğun olarak dinleyerek yapacaksınız.
Bununla birlikte, yabancı bir sesi iyi duyabilirsiniz ama bu duymanızla ağzınız arasında işbirliği yapmanız gerekir. Böyle bir durumda, dilinizi nereye koyacağınız ve dudaklarınızı nasıl hareket ettireceğiniz hakkında biraz bilgi alabilirsiniz. Ya da aynı sesi çıkartmak için taklit edeceksiniz.
Bu size birkaç süper güç verir:
İyi eğitilmiş kulaklarınız dinleme anlayışınıza en başından itibaren büyük bir destek verecektir ve ağzınız doğru sesler üretecektir. Bunu başlangıçta her yeni kelime ve ifade öğrenmede en başta söylenişe odaklanarak kendinize çok zaman kazandıracaksınız. Çünkü daha sonra kötü telaffuz alışkanlıklarını düzeltmeye çalışmak zorunda kalmayacaksınız.
2. ADIM – Öncelikle İngilizce’de En Çok Kullanılan İlk 1000 Kelimeyi Öğrenin!
Bu 1000 Kelimenin Doğru Telaffuzlarına ve Bunların Kombinasyonlarıyla Oluşturulabilecek Binlerce Cümleye Odaklanın ve Günlük Konuşmaların % 84,3’ünü Anlayın!
İngilizce öğrenmek – Herhangi bir dili öğrenmeye en yaygın, en somut kelimelerle başlamanızı öneririm. Az zaman ayırarak çok şey yapmak için 80/20 Kuralını hatırlayın.
İçerik analizi ile yapılan bilimsel çalışmalar, “İngilizce’de en çok kullanılan ilk 1000 kelime“yi ve bu kelimeleri kapsayan cümleleri öğrenmenin günlük konuşmanın yüzde 84.3’ünü anlamanızı sağladığını göstermektedir. Bu kelimelerin listesini “Mega İngilizce” web sitesinde bulabilirsiniz. Bunlar her dilde yaygındır. Önemli olan, bir kelimenin anlamını öğrenmek yerine, o kelimeye ilişkin bir resim kullanmak gerçek öğrenmeyi sağlar. Mesela Dog kelimesinin anlamının “köpek” olduğunu söylemek yerine, köpek kelimesini resmiyle ve bir hafıza ilişkisiyle öğrenmek, dog kelimesiyle yeniden karşılaştığınızda kafanızda köpek resminin canlanmasını ve beyninizdeki ilave nöron bağlantılarını uyarmayı sağlayacaktır.
İngilizce kelimeleri resimlerle ve ilişkilerle öğrenmenin iki açıdan çok büyük avantajı vardır. Birincisi, bu kelimeleri öğrendiğinizde, ilk aşamada inşa ettiğiniz ses, vurgu, telaffuz ve yazımın temelini güçlendiriyorsunuz ve ikincisi, direkt olarak öğrenme hedefinizdeki dilde düşünmeyi öğreniyorsunuz.
—– Sponsor Bağlantı – Sponsor Bağlantı —–
MEGA İNGİLİZCE
İNGİLİZCE’Yİ ÇOCUKLARIN ANA DİLLERİNİ ÖĞRENDİKLERİ GİBİ DOĞAL ÖĞRENİN!
—– Yazının Devamı – Yazının Devamı —–
Bu adımda iki ipucundan söz edeyim. Önemlidir:
İpucu 1 – Kelime Sıralama – Kelime Gruplama
İngilizce öğrenmek – Kelimeleri öğrenirken, bunları benzer kelimelerin bir arada gruplandığı dilbilgisi kitaplarında gördüğünüz standart sırada öğrenmeyin. Haftanın günleri, ailenin üyeleri, meyve türleri, gibi gruplandırmaları kastediyorum. Bu şekilde öğrenmeye çalışırsanız bunları ezberlemek %40 daha fazla zaman gerekir. Çünkü aynı sınıf kelimeleri aynı anda öğrenmeye çalışmak daha çok karıştırılmalarına neden olur.
Eğer kelime öğrenmek istiyorsanız onları benzer kelime gruplarında öğrenmek (meyveler: elma, armut, muz) zordur. Çünkü aynı sınıftaki kelimelerle ilişkiler kurmak, çoklu farklı cümleler oluşturmak veya bir hikaye üretmek zordur. Oysa ilişkisiz gruplarda (apple, dog, red, book, give) veya hikaye oluşturan gruplarda (apple, house, come, big, Sunday) kelime öğrenirseniz hem kelimeleri öğrenmek çok daha kolay olacak, hem de yeni kelimelerle kurulabilecek çoklu cümle kombinasyonları örnekleriyle öğrenmenin pekişmesi sağlanacaktır. Gruplu kelimelerden bir hikaye ve çoklu cümle kombinasyonları çıkaramazsınız, ama “apple, dog, red, book, give” kelimelerinden fevkalade bir hikaye kurmak ve bu kelimelerle farklı cümle kombinasyonları oluşturmak öğrendiklerinizi hafızanızda tutmayı kolaylaştıracaktır.
İpucu 2 – Kelimeleri Hatırlatıcı Hafıza İlişkileri Kurmak
İngilizce öğrenmek – “Gramer” bir dilin iskeleti ise, “kelimeler ve kelime kombinasyonlarıyla kurulan cümleler” iskeleti canlandıran organlar ve merkezi sinir sistemidir. Kelimelerin üç farklı öğrenme yöntemi vardır. Bunlar;
- Çok tekrarlayarak ezberleme,
- Kelimeleri cümle içinde kullanılarak öğrenme,
- Kelimelerin sesteşleri vasıtasıyla hafıza ilişkileri kurularak öğrenilmesidir.
Bu üç kelime öğrenme yönteminin hem kısa vadeli hatırlama, hem de uzun vadeli hatırlama olarak hangisinin daha avantajlı olduğu araştırılmıştır. Araştırmalar hem kısa vadeli, hem de uzun vadeli hatırlamada en etkin yöntemin “kelimelerin hafıza teknikleriyle öğrenilmesi” olduğunu göstermiştir. İkinci sıradaki etkin yöntem ise “kelimelerin cümle içinde kullanılarak öğrenilmesi“dir.
Hafıza ilişkisi kurularak öğrenmeye bir örnek olarak “much” kelimesini ele alalım.
much ( okunuşu: maç ) : çok fazla (genellikle olumsuz cümle ve sorularda, sayılamayan isimlerle veya, “how” ve “too”dan sonra kullanılır); fazla, çok, kat kat.
Yukarıda verilen resimdeki hafıza ilişkisi, İngilizce “much” kelimesinin telaffuzunun sesteşi olan Türkçe’deki “maço” kelimesiyle kurulan bir örnek olarak verilmiştir. Kurulan bu ilişkide ilgili kelimenin gramer kuralına göre kullanılması da hikayenin ve resmin içine katılmıştır. Resimde “çok fazla maço” vardır. Ayrıca resimdeki bayanın “sayılamayacak kadar çok” vurgusu “much” kelimesinin sayılamayan isimlerle birlikte kullanıldığına dikkat çekmektedir. Böylece beyinde çoklu ilişki kurulması hedeflenmiştir.
Not: Yukarıdaki örnek, bu makaledeki her şeyi içine katarak İngilizce öğretmeyi hedefleyen “Mega İngilizce” sisteminden izin alınarak yayınlanmıştır.
3. ADIM – Grameri Benzer Cümle Yapılarını Dinleyerek Edinin
İngilizce öğrenmek – İngilizce’yi matematik öğrenir gibi “Subject + Verb + Obj.” gibi formüllerle gramer öğrenerek öğrenmeye çalışmayın. Siz hiç ana dilini gramer kuralları anlatılarak öğrenen çocuk gördünüz mü? Kesinlikle göremezsiniz.
Çocuklara hiç kimse gramer öğretmedi, ama buna rağmen grameri hiç zorlanmadan öğrendiler. Çünkü insanlar beyinlerinde mevcut bir “dil öğrenme cihazı“yla birlikte dünyaya gelirler. Hayvanların beyninde ise böyle bir mekanizma yoktur. Beyin çok dinlemeyle duyduğu benzer cümlelerin ortak yapılarını fark ederek öğrenebilecek bir yapıdadır. İşte bu sebepten küçük bebekler ve çocuklar kendiliğinden grameri otomatik olarak öğrenirler. Bu konuya “Neden İngilizce Öğrenemiyoruz? Neden İngilizce Konuşamıyoruz?” başlıklı makalede daha detaylı değinilmiştir.
4. ADIM – Öğrendiğiniz Kelime Kombinasyonlarıyla Konuşmaya Başlayın!
Hata Yapmaktan Korkmayın!
İngilizce öğrenmek – Öğrenmek istediğiniz hedef dilde en sık kullanılan ilk 1000 kelimeyi öğrenmek, verimlilik açısından çarpan bir etki oluşturur.
Bazı insanlar İngilizce’de en çok kullanılan ilk 1000 kelimeyle oluşturulabilecek cümle sayısının ve bu gücün farkında değildirler. “Bunları zaten biliyoruz!” derler, ama konuşamazlar.
Sadece 39 Kelimeyle 2197 Cümle Kurabilirsiniz!
Örneğin her birinde 13 kelime olan 3 farklı grupta, toplamda sadece 39 kelime bildiğinizi kabul edelim. Sadece bu 39 kelimenin farklı kombinasyonlarıyla kurabileceğiniz cümle sayısı kabaca (13 x 13 x 13 =) 2197 cümledir.Bu örnek kelimelerin listesi aşağıda tablo halinde verilmiştir.
1. Grup: I, you,he, she, it, we, they, what, where,who, did, this, that
2. Grup: say, said, read, go, come, saw, eat, can, am, is, are, here, there
3. Grup: school, home, mom, dad, tree, book, cat, a, an, the, my, big, table
Bırakın sadece 39 kelimeyle 2197 farklı cümle oluşturulmasını, toplamda 1000 kelime ile kurulabilecek cümle alternatifleri “1 milyon“un çok çok üzerindedir.
Bu noktada, özelleştirerek daha iyi kazanımlar elde edersiniz. Öğrendiğiniz dili nasıl kullanacaksınız? Dilinizle ne yapmak istiyorsunuz? Bir restoranda yemek sipariş etmek istiyorsanız, yemekle ilgili kelime bilgisini öğrenin. Yabancı bir üniversiteye gitmeyi planlıyorsanız akademik kelimeler öğrenin. Temaya göre kelimeleri (yemek, seyahat, müzik, iş dünyası, otomotiv vb.) listeleyen bir kitap olan “Tematik Kelime Kitapları” edinin ve ilgi alanlarınızla alakalı görünen kelimeleri kontrol edin ve öğrenin.
Okuyun!
İngilizce öğrenmek – Öğrendiğiniz dilde kitap okumak; bir kelimeyi aramak için her 10 saniyede bir dursanız da durmasanız da kelime dağarcığınızı artırır. Bu yüzden, bir sözlükle ünlü bir edebiyat parçasını dolambaçlı bir şekilde anlamaya çalışmak yerine şunu yapın:
- Gerçekten sevdiğiniz tarzda bir kitap bulun ( Harry Potter vb.)
- Hedef dilinizde bölüm özetini bulun ve okuyun (genellikle Wikipedia’ da bulabilirsiniz ). İsterseniz, bazı anahtar kelimeler için Flashcards arayabilir ve burada yapabilirsiniz.
- İmkan varsa kitabınızın seslisini de bulun.
- Kitabı okurken, paralel olarak kitabın sesli versiyonunu da dinleyin ve her şeyi anlamadığınız zamanlarda bile durmayın. Sesli kitap sizi size yabancı gelecek kelimelerin anlamlarını öğrenmeye ve yönlendirmeye yardımcı olacaktır.
Dinleyin!
İngilizce öğrenmek – Podcast’ler ve radyo yayınları orta düzey bir öğrenci için genellikle çok zordur. Filmler de sinir bozucu olabilir, çünkü sonuna kadar neler olup bittiğini anlamayabilirsiniz (eğer varsa!).
Uzun biçimli TV dizileri sizin için belki daha uygundur. Tutarlı bir çizgi, kelime bilgisi ve ses aktörleri ile 18 saatten fazla ses içeriği sağlarlar, bu da rahat hissetmeye başladığınızda (2-4 saat içinde) hala 14 saatten fazla içeriğiniz olur. İlk birkaç saati biraz daha kolaylaştırmak için, hedef dilinizde bölüm özetlerini önceden okuyun. Onları genellikle Wikipedia’ da bulabilirsiniz ve kulaklarınız sözlü içeriğe alışırken takip etmenize yardımcı olurlar.
Konuşun, Konuşun, Konuşun!
İngilizce öğrenmek – Konuşmadaki akıcılık, bir dildeki her kelimeyi ve dilbilgisi oluşumunu bilme yeteneği değildir; aklınızdakileri söylemek için bildiğiniz kelimeleri ve dilbilgisini kullanma yeteneğidir. Mesela, adını unuttuğunuz bir ilacı yabancı bir Pharmacy’ den şu şekilde isteyebilirsiniz: “Baş ağrısını dindirecek yuttuğumuz şey” veya “Burnumun akmasını durduran ilaç” Bu akıcılık. Bilmediğiniz kelimelerin etrafında ustaca dans edebildiğiniz anda, hedef dilinizde etkili bir şekilde akıcısınız demektir.
Bu öğrenilmiş bir beceri olarak ortaya çıkıyor ve bunu sadece tek bir durumda uyguluyorsunuz:
Bir şey söylemeye çalıştığınızda, söyleyecek kelimeleri bilmiyorsanız, o anlamın etrafında dolanın ve öğrenmeye çalıştığınız hedef dilinizde söylemeye zorlayın. Ve ne zaman olursa olsun, öğrendiğiniz hedef dilde kalın. Konuşmayı her uyguladığınızda bu kurala bağlı kalırsanız, düzenli ve hızlı bir şekilde akıcılığa erişirsiniz.
Doğal olarak, konuşmak için dinleyene ihtiyacınız vardır. Şehrinize bağlı olarak, konuşma pratiği için arkadaşlar, meslektaşlar, özel öğretmenler veya büyük dil uygulama grupları bulmalı ve onlarla konuşmalısınız.
Nerede olursanız olun, internette uygulama ortakları bulabilirsiniz. iTalki.com, bir konuşma partneri veya öğretmeniyle ücretsiz olarak iletişime geçmek için tasarlanmış bir web sitesidir (yarı zamanlı olarak İngilizce sohbet etmek istiyorsanız).
Ne kadar sık konuşursanız, o kadar hızlı öğrenirsiniz. Konuşma pratiği kafanıza sıkıştırdığınız tüm verileri bir araya getirir ve bunları uyumlu ve parlak bir dile dönüştürür.
Yabancı bir dil öğrenmek akıcı bir süreçtir; birbirini içine alan birçok farklı beceri geliştiriyorsunuz.
Ne kadar çok kelime öğrenirseniz, çok çeşitli konular hakkında konuşmak o kadar kolay olacaktır.
Ne kadar çok konuşursanız, yabancı TV ve film izlemek o kadar kolay olur. Dolayısıyla, “Okuduğumu anlama becerilerim eksik; verimliliği en üst düzeye çıkarmak için 15 kitap okumalıyım!” gibi katı ve metodik olmak yerine, zamanınızı iyi geçirip geçirmediğinizi anlamanın çok basit bir yolu var:
Öğrendiğiniz hedef dilinizde eğleniyorsanız, doğru yapıyorsunuz.
Sonunda, dil öğrenimi eğlenceli olmalı. Bu ihtiyacı eğlenceli bir şekilde karşılarsınız. Neden bir dilde en önce komik, eğlenceli ve argo kelimeler daha hızlı öğreniliyor, sanıyorsunuz?
Unutmayın; kendi kendinizi eğlendirip zevk alırken kelimeleri ve cümleleri daha iyi hafızanıza alırsınız. Dil öğrenmek sabır ister, gayret ister ve bir de pes etmemek ister.
Bıkmayın ve usanmayın!
Melik Duyar “Hafıza Teknikleriyle İngilizce” adlı e-kitabın yazarıdır. Çeşitli TV kanallarında yaptığı hafıza gösterileriyle tanınan yazar, 1994 yılında Londra’da yapılan Dünya Hafıza Şampiyonasında “Fotografik Hafıza” dalında dünya rekoru kırarak altın madalya kazanmış ve bu konuda “Dünya Hafıza Şampiyonu” olmuştur. Duyar ayrıca aynı şampiyonada “İskambil Kartlarının Takibi” ve “Flight Disk Challenge (Karışık Bilgiler)” dallarında da dünya üçüncülükleri kazanarak, bu dallarda da iki adet bronz madalya kazanmıştır. Yazarın “Hafıza teknikleri ile ingilizce” adlı e-kitabına www.BireyselGelisim.com adresinden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.
Ayrıca Melik Duyar’ın TOEFL, YDS gibi sınavlarda en çok çıkan ingilizce kelimeleri Hafıza Teknikleriyle Öğreten “Acclerated Word Memory Power” adlı bir kitap seti de mevcuttur. Bu setle ilgili detaylı bilgiye aşağıda verilen linkten ulaşabilirsiniz.
AWMP Seti – Hafıza teknikleriyle ingilizce
Tavsiye Edilen İlave Makaleler:
İngilizce Kelime Hafızası – İngilizce Kelimeleri Unutmamak İçin Ne Yapmalısınız?
Mega İngilizce – İngilizce’yi Hafıza Teknikleriyle Mega Hızlı Öğrenin!