İngilizce Hisler ve Duygular – Bir dil onu ortaya çıkaran duygu ve hisler olmadan anlaşılamaz. İnsanlarla sözlü iletişim kurarken, kullandığımız sözcükleri monoton bir şekilde kullanmak yerine, sözcüğün çağrıştırdığı anlamları beden dilimizle gösterip destekleriz. “Ben çok komik bir insanım” derken, bunu çok ciddi bir duruş ve asık bir yüz ifadesiyle söylerseniz uygun olur mu?
İngilizce Hisler ve Duygular – Her dilde olduğu gibi, İngilizcede de hislerimizi ve duygularımızı ifade eden kelimeleri bilmek gerekiyor. Bu amaçla, sizin için İngilizcede sık kullanılan 10 his ve duygu ifade eden kelimeyi seçtik. Bu kelimelerin anlamlarını ve hangi duygu durumda kullanılması gerektiği üzerinde duracağız. Haydi başlayalım:
İşte 10 Kelime!
Delighted
Dejected
Furious
Amazed
Horrified
Ashamed
Reluctant
Eager
Apprehensive
Optimistic
Delighted
“Mutluyum” ya da “çok mutluyum” demek yerine ‘Memnun oldum’ demeye ne dersiniz?
“Memnuniyet”, “büyük mutluluk hissetmek” veya göstermek demektir. Misallere bakalım:
“I am delighted to know that you are learning English.”, “İngilizce öğrendiğinizi bilmekten çok memnunum.”
“The baby was delighted to see his mother.”, “Bebek annesini gördüğüne çok sevindi.”
“Pınar was delighted with her online shopping.”, “Pınar, çevrimiçi alışverişinden çok memnundu.”
“Delighted” kelimesine benzer anlamda olan ve kullanabileceğiniz başka bir kelime ise “heyecanlı ve mutluluk verici” anlamına gelen “thrilled” dir.
“Very very happy” ,“çok çok mutlu” anlamındadır. Yani onlar “Delighted” oldular.
Dejected
“Üzüntülü” demek yerine ‘Kederli’ demeye ne dersiniz?
Kederli, “üzgün ve depresif olma” halidir.
“Nihat was dejected when he lost the 400 m. running race.”, “Nihat 400 metre koşu yarışını kaybettiğinde üzüldü.”
“Bilal was dejected when the pretty girl completely ignored him.”, “Güzel kız onu görmezden gelince, Bilal üzüldü.”
Çok üzgün veya depresif görünen birini bulursanız, “Dejected” kelimesini kullanmayı unutmayın.
Furious
Bu basit “kızgın olmak” (angry) değil; “Öfkeli” olma halini ifade eder. “Öfkeli”, aşırı derecede kızgın (extremely angry) olmak demektir. “Fast and Furious” filminden bu kelimeyi ezberlemiştik! Örnekler:
“The teacher was furious to know that students had misbehaved in her absence.”, “Öğretmen, öğrencilerin yokluğunda yaramazlık yaptıklarını öğrenince öfkelendi.”
“Gülay was furious when her cat broke her favourite glass statue”, “Gülay, kedisi en sevdiği cam biblosunu kırdığında öfkelendi.”
“The management had not paid salaries for two months and the employees were furious.”, “Yönetim iki aydır maaş ödememişti ve çalışanlar öfkeliydi.”
Birisi sizi çok kızdırırsa (angry), onlara öfkelendiğinizi(furious) söylemekten çekinmeyin, ama “be careful!”
Amazed
“Büyük sürprizi (great suprise) – hayretle – tanımlamak” için kullanılabilecek yeni bir kelime öğrenelim: “Amazed” “Şaşırmak, çok şaşırmak” demektir.
“The school kids were amazed to see the objects in the planetarium.”, “Okul çocukları planetaryumdaki nesneleri görünce şaşırdılar.”
“I am amazed by your creativity”, “Yaratıcılığına hayran kaldım.”
“They were amazed by the diversity of bird species at the beach”, “Sahildeki kuş türlerinin çeşitliliğine hayran kaldılar.”
Bir dahaki sefere beklenmedik ve olağandışı bir şeyle – tabi olumlu olarak- karşılaştığınızda “amazed” olun.
Horrified
Bu insanlar “scare” (korkuyor) ya da “horrified” (dehşete düşüyor) oluyorlar. Bu duyguyu tanımlayan kelime işte budur: “Horrified” bizi “dehşete düşürüyor” ve ‘horror”(korku) kelimesinden geliyor. Tıpkı bir korku filmi izlerken hissettiğiniz dehşet duyguları gibi…
“Dehşete düşmek”, “dehşetle doldurulmak” veya “aşırı derecede şok olmak” demektir.
“Jale was horrified when she saw the fire on yard”, “Jale, arka bahçesinde bir yangın görünce dehşete düştü.”
“Mom will be horrified to see the mess that you have made in the house”, “Evin dağınıklığını görünce annem dehşete düşecek.”
“As there were several police cars at my house as I drove up, I was horrified to learn that my father was killed by an intruder.”, Evimde birkaç polis arabası olduğu için babamın bir davetsiz misafir tarafından öldürüldüğünü öğrenmek beni dehşete düşürdü.”
Bir dahaki sefere “dehşete kapılmış” veya hatta “dehşete düşmüş” bir şekilde “horrified” olun.
Ashamed
Birisi yaptığı bir şey için kendini kötü hissettiğinde, “utanç” nedeniyle “yüzünü ellerinde saklamaya” çalıştığında hangi kelimeyi kullanabiliriz? Bu duyguyu mükemmel bir şekilde tanımlayan kelime “Ashamed” yani “Utanmaktır”. Utanma, “shame” duygusundan gelir.
“Ashemed” demek, kişinin söylediği veya yaptığı şey yüzünden kendini suçlu (guilty) veya mahcup hissetmek (embarrassed) demektir. Örnekler:
“Instead of being ashamed, Rıza was excited that he had broken his neighbour’s glass window.”, “ Rıza, utanmak yerine komşusunun cam penceresini kırdığı için heyecanlandı.”
“The rich and wealthy people should be ashamed when they commit fraud for more money.”, “Zengin ve varlıklı insanlar, daha fazla para için dolandırıcılık yaptıklarında utanmalıdır.
“Harry Potter felt ashamed for using the invisibility cloak without Dumbledore’s permission”, “Harry Potter, Dumbledore’un izni olmadan görünmezlik pelerini kullanmaktan utanıyordu.”
“The mother was ashamed for her children’s bad behaviour.”, “Anne, çocuklarının kötü davranışlarından dolayı utandı.”
“The boy felt ashamed when the teacher scolded him for using bad language in class”, “Sınıfta kötü dil kullandığı için öğretmen onu azarladığında çocuk utandı.”
Reluctant
Bazen anne-babalar çocuklarından bir yardım talep ettiklerinde, çocuklar biraz isteksiz (reluct) davranırlar. İşte o zaman isteksizdirler (reluct) tırlar. “Reluctant” (İsteksiz) kelimesi, bir şeyi yapmaya gönülsüz olmak anlamına gelir. Birkaç örnekle açalım:
“Hayri was reluctant to work on weekends to earn money.”, “Hayri, para kazanmak için hafta sonları çalışma konusunda “reluct” idi.”
“The customer was reluctant to pay extra money for parking his car.”, “Müşteri, arabasını park etmek için fazladan para ödemeye isteksizdi.”
“Many parents feel reluctant to talk openly with their children.”, “Birçok ebeveyn çocuklarıyla açıkça konuşma konusunda isteksiz hisseder.”
Eager
Bu yazıya ilgi duyup da okuyorsanız, bu sizin İngilizce öğrenmeye karşı “Eager” (hevesli) olduğunuzu gösterir. Hevesli olmak (Eager), çok ilgili (interested ) ve istekli (keen) olmak demektir. Örnekler:
“Salma was very eager to begin her painting classes.”, “Selma, resim derslerine başlamaya çok hevesliydi.”
“Since her exams had all gone well, Ayla was eager to see her results.” , Sınavları iyi gittiğinden, Ayla sonuçlarını görmeye hevesliydi.”
“The kid planted a sapling with his mother and was eager to see it grow”, “Çocuk annesiyle birlikte bir fidan dikti ve büyümesini görmek için can attı.”
Apprehensive
Arkadaş grubunuzun yakındaki bir ormanda bir kampa gitmeyi planladığını varsayalım. Orada bulunan hayvanların size herhangi bir zarar vermesinden korkuyorsunuz. Yani “apprehensive” oluyorsunuz; endişeleniyorsunuz.
Endişeli olmak, kötü ya da hoş olmayan bir şeyin olacağından endişeli ya da korkulu olma halidir. Örnekler:
“All parents are apprehensive about their children’s education since the schools are indefinitely closed due to the pandemic”, “Pandemi nedeniyle okullar süresiz olarak kapalı olduğu için tüm ebeveynler çocuklarının eğitimi konusunda endişeliler.”.
“The mother was apprehensive about letting her child play alone in the park.”, “Anne, çocuğunun parkta tek başına oynamasına izin verme konusunda endişeliydi.
“The young teacher was apprehensive about the students being taller than her.”, “Genç öğretmen, öğrencilerin kendisinden daha uzun olması konusunda endişeliydi.
Optimistic
İngilizce hisler ve duygular grubunda en sempatik kelimeye geldik: Optimistic…
Bir futbol maçı oynadığınızı varsayalım. Takımınızdaki en iyi oyuncular bir sebepten ötürü o maçı oynamıyor. Yine de takımınızın diğer takımı yenme yeteneğine sahip olduğuna inanıyorsunuz. Burada optimist (iyimser) davranıyorsunuz.
İyimser olmak, olacakların sizin lehinize olacağından dolayı umutlu ve emin olmaktır. Bir olayın sonucu hakkında olumlu bir duygudur. Örnekler:
“Countries are optimistic about producing a vaccine for Covid-19 by the end of the year.”, “Ülkeler, yılsonuna kadar Covid-19 için bir aşı üretme konusunda iyimserler.”
“The government is optimistic about the money saving scheme they have launched.”, “Hükümet, başlattıkları para tasarrufu planı konusunda iyimser.”
“The swimmer was optimistic about his chances of winning the competition.”, “Yüzücü, yarışmayı kazanma şansı konusunda iyimserdi.”