Çatışma yönetimi konusunda çok sayıda makale okumuşsunuzdur. Bu tür konular, son 30 yılın konularıdır ve kültürümüzün bize dayattığı anlamlardan daha farklıdır. Hatta kültürlere göre değiştiği gibi, hayat algısı, yaşam kalitesi, davranışlarımızın psikolojik kökenleri gibi değişkenlerin oluşturduğu çok farklı çatışma yönetimi algılamaları da söz konusudur.
Çatışma yönetimi konusunda Batıdan bir örnekle başlayalım:
Batılılar, özellikle Amerikalılar her şeyi fırsata çeviren bir düşünce yapısına sahiptirler. Zaten “pragmatik düşünme” temel felsefi yaklaşımlarıdır. Kanlı bıçaklı olduğu düşmanından bile bir yolunu bulup istediğini koparma becerisine sahiptirler. Bu durumda insan ve değerleri göz ardı edilebilir, “Amaca ulaşmak için her yol mübah” anlayışı hakim olabilir.
Biz mi?
Biz çatışma yönetimi kelimelerindeki hem çatışmayı hem yönetmeyi farklı anlayabiliriz. Neden mi; biz sevdik mi göklere çıkarır, sevmezsek mezara göndeririz. Böyle düşünen “erkek millet” atalarımız olduğu gibi, demokrat düşünen soğukkanlı ve yapıcı atalarımız da var. Onlar da şöyle buyurmuşlar: “Sular bulanmadan durulmaz.” Hatta demişler ki, “Büyük aşklar, büyük kavgalardan sonra ortaya çıkar.” Kaynağını bilmiyorum ama bir araştırmaya göre, “Bayanların hamile kalmak için en uygun zamanı, aile içi bir kavgadan hemen sonraki barışma zamanıdır.”
Yalnız, bu şu demek değildir: “Haydi kavga edelim, sonra huzur buluruz.” Unutmayın ki, kindar atalarımızın da bazı sözlerini yabana atmamak gerekir: “Bıçak yarası geçer, ama dil yarası geçmez.” Burada bu yazı ile muradımız, iş odaklı ve anlık gelip geçici çatışmalardır söz konusu olan.
Çatışma Nedir?
Çatışma yönetiminin “Çatışma” kısmı, aynı iş ortamında, öfkelenen veya ötekinde kusur gören iki veya daha fazla çalışanın problemlere yol açan davranışlarda bulunma durumudur.
Çatışmanın Potansiyel Yararları Var mıdır?
Çatışma yönetimi sevimli gözükmesine rağmen, çatışma kelimesi, adından da anlaşılabileceği gibi, sevimsiz bir kelime. Yaşamınızda kim bilir kimlerle, belki en yakınınızdaki kişilerle, kaç defa çatıştığınızı düşünün, hayal edin!
Bir de şöyle hatırlayın; kaç arkadaşınızla veya yabancı birileriyle çatışıp sonra onunla konuşup, sorunu çözüp, yeniden ve yeni bir başlangıçla, o kişiyle sanki hiç çatışma yaşamamış gibi, can ciğer olduğunuzu…
İşte söylemeye çalıştığım da tam bu: Her çatışma, içinde barışı, yeniden dostluğu ve yeni fırsatları barındırmaktadır. Eğer bu açıdan bakarsanız, her bir çatışmada güçlü bir beraberliğin ve gizli başarıların yer aldığını göreceksiniz. Bu da iş yaşamınızda ve şahsi hayatınızda daha dengeli bir ruhsal yapıya sahip olduğunuzu gösterecektir.
Çatışmaları animasyon filmindekiler gibi mi yönetiyorsunuz? Bir bakın!
Şimdi şu sevilmeyen kelimenin içerdiği çatışmayı yönetmenin ve çatışmanın yararlarından söz edelim mi?
- Çatışma, bir takımdaki farklı mizaçların veya farklı görüşlerin uyumsuzluğunu uyumlu hale getirerek zorlukların üstesinden gelmeyi öğretir ve büyümeyi teşvik eder.
- Paydaşlar arasındaki farklılıkların üstesinden gelmek için çözümler önerildiği için yaratıcılığı ve yeniliği teşvik eder.
- Kişiler, farklılıklarına rağmen birbirleriyle iletişim kurmaya çalıştıkça, kişilerarası becerilerin gelişimini teşvik eder.
- Farklı değerler, özlemler ve kültürler hakkında karşılıklı anlayışı teşvik eder (Dana altında buzağı aramayın; bazen insanlar zor olmaya çalışmaz, sadece farklı bir anlayışa sahiptirler).
- Toplum geliştikçe, toplumsal bir kültür ortaya çıktıkça, toplumsal değişimi ve ilerlemeyi olumlu yönde teşvik eder.
- Çatışma sonucu kazanılacak olan çözüm süreci, statükonun durgunluğunun üstesinden geldiği için büyümeyi teşvik eder. (Unutmayın; ihtiyaç, icatların, keşiflerin ve buluşların anasıdır.)
- Bakış açınızı değiştirmekte esnekseniz, özgünlüğü ve yansımayı teşvik edebilir.
Aşağıdaki şartlar ve ortamlar bir işyeri çatışmasına gebedir.
İki taraf da birbirine bağlı yani işleri birbiriyle doğrudan ilişkiliyse.
Yani, her bir kişinin yaptığı iş bir şekilde diğerlerinin yaptığı işle doğrudan bağlantılıysa; hepsinin çalışması aynı ürüne hizmet ediyorsa burada çatışmalar kaçınılmazdır. Birbirleriyle ilgili olmayan işleri yapanlar neden çatışsınlar ki?
İki taraf da birbirlerini problemlere sebep oldukları için suçluyorlarsa.
İki taraf da parmaklarıyla diğer tarafı işaret etmeye başlıyorsa olay kişiselleştiriliyor demektir. Birbirlerini kişi olarak suçlamaya ve nesnel olarak davranışları eleştirmeye başlayan takımlarda çatışma başlamış demektir.
İki taraf da kızgın, öfkeli ve duygusal olarak acı çekiyorsa
Bu durum, her iki tarafı da üzüyorsa. Duygularını ve hislerini negatif olarak etkilendiğini düşünüyorlarsa.
Sorun iş üretkenliğini etkiliyorsa (Temel sebep)
Bu, herhangi bir argümanı veya yanlış anlaşılmayı bir işyeri çatışmasından ayıran ana faktördür. Bu durum nedeniyle, tarafların her birinin veya herhangi bir tarafın çalışma kalitesinin olumsuz etkilenmeye başlaması demektir. İşte! Sayılan durumlardan biri veya bir kaçının iş veya kişisel yaşamımız üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle ele alınması gerekiyorsa, bu apaçık bir işyeri çatışmasıdır.
Çözülmemiş çatışmaların maliyetleri nelerdir?
Bir işletmede çatışmalardan etkilenen tarafların performansı da olumsuz etkilenecektir. Bu kaçınılmaz. Söz gelimi ana maliyetlerde artış olurken, satışlarda düşüşe sebep olabilir. Hatta uç bir zarar olarak gelir kaybından daha vahimi olan şirket varlıklarının kaybedilmesinden bile söz edebiliriz. Aile içi kavgaları düşünün. Aile şirketinde aile içi kavgalar o şirketin tarihe karışmasına sebep olabiliyor. Osmanlı Devletinin yıkılış sürecini hatırlayın; hepsi saray içi çatışmalardan kaynaklanan içeriye dönük, içteki huzursuzluğun dışa dönük savunma ve hücum hatlarındaki insanları olumsuz etkilemesi değil midir? Çözümlenememiş, çözümü ertelenmiş veya kasten işi batırmaya yönelik çatışmalara baktığımızda çok daha büyük çatışma maliyetlerini görebiliriz.
Çatışma yönetimi ve yüksek çatışma maliyetleri şunlardır:
İş Performansı ve Kalite:
İş yerlerindeki çatışmalar yüksek stres meydana getirmekte, bu stres ise çalışma kalitesini ve üretim performansını olumsuz etkilemektedir.
İnsanlar bir çatışma durumu yaşadıklarında küçük ayrıntılara asla dikkat etmezler. Öyle ya, çatışma gibi varlık-yokluk mücadelesi gibi daha önemli bir iş varken kalkıp da üretim mi olur? Bu dikkat dağınıklığı insanların yaratıcı olmalarını engeller ve problem çözme becerilerini olumsuz yönde etkiler. Sonuçta işletme, doğru fikirler üreten ve sorunlara akıllı çözümler bulanları özleyecektir.
Düşük Üretkenlik:
İşyerinde üretime dönüşmeyi bekleyen çabalar ve üretim kaynakları çatışmaya yönlendirilirse ne olur? Çalışanlar tabii ki, işten zihinsel olarak uzaklaşmaya, düşüncelerini üretkenlik üzerine yoğunlaştıracağına çatışmayı yeniden alevlendirmede kullanacaktır. Bir taraftan çatışmanın verdiği stres, bozulma ve duygu kabarması hakimken hangi üretkenlikten söz ediyoruz ki?
Kaybedilmiş Zaman:
Çatışan insanlar birbirlerinden kaçarlar. Yan yana gelmek bile istemezler. Sonuçta üretkenlik üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olanlar, zamanlarını öteki tarafın dedikodusuyla geçirmek durumunda kalacaklardır. Üretim için ayrılan zaman, çatışma nedeniyle kaybedilmiş zamana dönüşecektir. Hatta çatışma bir kenara, çatışmaları çözmek için bile hakemlerin ve diğer aradaki kişilerin de zaman harcayacaklarını düşündüğünüzde, işimiz, kârımız çatışma çözmekle harcanan zaman! Ne acı değil mi? Müzakere hazırlığı, müzakere süresi, arabuluculuk ve / veya tahkim masraflarını ve belki de yasal maliyetleri kapsayacak şekilde artan maliyetler de cabası.
Kaybedilmiş İşgünü:
Çatışan insanlar streslerini atmak için işyerinden uzaklaşmak hatta kaçmak isteyebilirler. Hasta olmamak için de izin alıp iş dışına çıkabilirler veya gerçekten hasta da olabilirler. Tüm bu durumlar doğrudan birer kayıptır ve maliyeti de önemli ölçüde yüksektir.
Sağlık Maliyetleri:
Çatışma durumlarından kaynaklanan stres, ülser, yüksek tansiyon gibi çeşitli sağlık sorunlarıyla doğrudan ilişkili olabilir. Çözümlenmemiş çatışma durumları, ilgili taraflarda artan stres nedeniyle kalp krizlerine bile yol açabilir. İnsanların bir çatışma durumunda stres gibi nedenlerden dolayı dikkatleri dağılabileceği ve bunun da önemli iş kazalarına veya iş sağlığına olumsuz olarak neden olabileceğini gözden uzak tutmayın.
Sabotaj ve Çalma:
Çalışanlar, çatışma nedeniyle karşı taraf için sabotaj ve hırsızlık gibi olağandışı davranışlara başvurabilirler. Aşırı gelebilir, ancak bazı durumlarda çalışanlar intikam almak, ya da hasımlarını yönetim nezdinde küçük düşürmek için karşı tarafın ihtiyaç duyduğu ekipmanı bile saklayarak onları aşırı sinirlendirip üzmeye çalışıyorlar. Ta ki, başarısız olsunlar ve azar işitsinler.
Yüksek Oranda Yıpranma:
Yönetilemeyen bir çatışma, ekip üyelerinin aşırı yıpranmasına yol açtığı için şirketten ayrılmalara, bunun yanında işe alım oranını arttırdığı için, yeni işe başlayanların da uyum sürecine; her ikisinin de maliyetlerin artmasına neden olduğunu bilmekte yarar vardır. Ayrıca, yeni çalışanı adaptasyonda hızlandırmak için harcanan eğitim süresinden kaynaklanan zaman maliyetine dikkat!
Yasal Maliyetler:
Çatışmalar sonucunda artan iş davaları ve bununla ilişkili tüm yasal ücretler de şirketin boynuna binebilir.
Yanlış Karar Vermeler:
Yönetimler çatışmaları çözme umuduyla attıkları adımlarda daha olumsuz sonuçlarla karşılaşabilirler. Verdikleri kararlarla çatışmaları daha da alevlendirebilirler. Tarafların çeşitli nedenlerini ve pozisyonlarını desteklemek için uygunsuz kararlar verebilirler. Burada benlik, akıl ve gerçeklik arasında doğru karar vermek yönetimin becerisine bağlıdır.
Sonuç: Görüldüğü gibi çatışma yönetimi zor sanatlardan biridir. Kendini; aklını, duygularını, hislerini yönetmeyen insanlardan çatışma yönetimi becerisi çıkmaz. Bu tür kuruluşlarda çalışıyorsanız ve çatışma yönetimi konusunda başarılı olmak istiyorsanız, evdeki çatışmaları yönetmekle işe başlayın!