Başarı

Başarı Ve Mutluluk – Mutluluk Mu Başarıyı Getirir, Başarı Mı Mutluluğu?

Başarı ve Mutluluk – Mutluluk mu Başarıyı Getirir, Başarı mı Mutluluğu? Son yarım yüzyıldır, insan türü bir mutluluk türküsü tutturmuş gidiyor. Sen; kalk, insanlığın huzurunu boz; savaşlar çıkar, kitleleri imha et, çocukları ailesiz, bebekleri annesiz bırak, insanları vatanlarından sür; düşünsel olarak evreni başıboş, anlamsız ve tesadüflere bağla; kısacası kendi türünü mağdur et, sonra gel bana mutluluk ninnisi söyle!

Bir de “Başarı” adında bir kavram ürettiler; başarmanın insanın tek amacının olduğu vurgulanarak, başarı yolunda köle olmaya zorlanıyoruz. İnsanları başarıya mahkum gibi gösterip kitleleri depresyona sokan bir anlayış empoze edilmeye devam ediliyor. Neymiş? Herkes başarabilirmiş! Ne olacak? Sadece kendine kutsal ve narsist bir kişilik olarak bunu yapıyorsan, kutsal bir toplumsal amacın yoksa başarmak bazen zulümdür. Kişisel başarı hikayende ben yoksam, biz yoksak olmaz olsun senin başarın. Dünyanın en büyük zalimleri, diktatörleri de başarılıydı! Kim inanır böyle mutluluğa?

Mutluluğun Regresyon Analizi

Regresyon Analizi, istatistik biliminin çok temel ilgi alanlarından bir tanesidir. Bir rastgele değişkenin davranışının model kullanarak tahmin edilmesidir. Değişkenler arasındaki ilişkinin büyüklüğünü ölçmek için kullanılır. Tek bir değişken kullanılarak da çok değişken kullanılarak da Regresyon Analizi yapılabilmektedir. Çok değişkenli durumlarda bağımlı değişkene etki eden diğer değişkenler sabit kabul edilerek hesaplama yapılmaktadır. Bu değişkenlerin bağımlı değişkeni nasıl etkilediği  bir katsayı ile belirlenmektedir. Bu katsayıya ise değişkenin “regresyon katsayısı” denir ve bağlılığın derecesini gösterir. Önemli olan etkileyen ile etkilenen arasında bir sebep sonuç ilişkisi bulunmasıdır.

Bağımsız-Bağımlı Değişkenler Açısından Mutluluk ve Başarı

Değişken bir ya da birden fazla değişkeni etkiliyorsa bu değişken bağımsızdır; yani kendine bağımlı olanları etkileyendir. Bunun tersi ise:

Bağımlı değişken, bağımsız bir değişkenden etkilenerek şekillenmektedir. Örneğin, evlat için anne ve baba bağımsız değişkenlerdir. Yani anne ve baba, burada, etkileme özelliğine sahiptir. Çocuk ise bağımlı değişkendir ve anne-babasının onu değiştirme etkisine açıktır.

Bir başka örnek; öğrenci (çalışması, öğrenmesi) bağımsız değişkendir; öğrencinin başarısı çabasına bağlıdır. O halde başarı öğrenciye bağlı olduğu için öğrencinin çabası bağımsız değişken, başarı ise bağımlı değişkendir.

İstatistik biliminin bu verisinden hareketle, bağımlı değişken “mutluluk”, bağımsız değişken “başarı” olması durumunda: “Mutluluk başarılı insanların hakkıdır.” diyebiliriz.

Bağımlı değişken “başarı”, bağımsız değişken “mutluluk” olması durumunda ise “Başarı, mutlu insanların hakkıdır.” diyebiliriz.

Bu kısımda işin içinden çıkış zor görülüyor. Bir de sürekli ve süreksiz değişkenler açısından bakalım mutluluk ve başarıya.

Sürekli-Süreksiz Değişkenler Açısından Mutluluk Ve Başarı

Ne mutluluk ne de başarı sürekli değişkendir. İkisi de süreksiz (kesikli) değişkenlerdir. Yani bugün mutluysanız ebediyen mutlu olacağınız anlamına gelmez; belki bir dakika sonra mutsuz olabileceğiniz bir durumla karşılaşabilirsiniz. Başarı da aynı şekilde sürekli değildir. İnişler ve çıkışlar başarıyı kesikli-süreksiz-devam etmeyen yapar. Her ikisinde de bağımsız değişkenlerin etkisi görülecektir.

Nitel ve nicel değişkenler bakımından ise ikisi de nitel değişkendir. Onun için eski Türk şarkılarının birinde “Parayla saadet olmaz” denmiştir. Nicel verilerle nitelik belirlemek zordur. Yanıltıcıdır. Bu bakımdan hem mutluluk hem başarı ikisi de nitel sonuçlardır (değişkendirler). Ancak toplumsal algı başarıyı nicel (sayısal) verilere bağlamıştır. İnsanlara empoze edilen de budur.

Örnek verelim: İşinizde başarılı iseniz daha fazla para kazanıyorsunuz. Başarılı iseniz, sizi tanıyan insan sayısı artıyor. Paranız çoksa dostlarınız artıyor. Kısacası nicel verilere göre sizin başarılı olduğunuza hükmediliyor.

Oysa mutlu olan bir insan için düşünülen bu şeyler asla nicel değildir. Mesela şöyle diyemeyiz; 100 milyon TL’si var ondan dolayı mutlu! Hayır; 100 milyon TL’si olup da kendisinden veya çevresinden kaynaklanan dram nedeniyle mutsuz olan o kadar insan var ki!

Şimdi tam burada mutluluk ile başarı ayrışıyor.

Mutluluk tamamen nitel (keyfiyet) olduğu halde, başarının ölçütleri genellikle niceldir (sayısaldır). Nicel, nitelin ürünüdür. Başarı daima mutluluğa bağlıdır.

Mutluysanız başarırsınız. Başarılıyken mutlu olmayabilirsiniz.

Mutlu insanlar ortalama insanlardır

Günümüzde pozitif psikoloji insan ortalaması üzerine yoğunlaşıyor. Normal insanlar ortalama insanlardır. Ortalama insan olmanız durumunda mutlu olursunuz. Şöyle bir argüman açısından bakalım:

Bir çocuk okumayı bir sınıfta nasıl hızlı öğrenir?” sorusunu bilim adamları şu argümana çeviriyor:

Ortalama bir çocuk okumayı bu sınıfta nasıl hızlı öğrenir?” Sonra da sınıfı bu ortalamaya göre düzenliyoruz.

Dikkat ederseniz normal sadece ortalamadır, fikri yaygınlaşıyor. Ortalama insan, psikolojik açıdan elbette daha sağlıklıdır. Ancak Malcolm Gladwell’in “Outliers” kitabında da söz ettiği gibi, normal olmayanlar, yani sıra dışı olan insanlar tarihi değiştiren insanlardır. Nominal insandan dünyayı değiştirecek modeller çıkmaz!

Pozitif psikolojinin önerdiği, yanıldığı ve yanılttığı şey “mutluluğu başarıya endekslemiş olmasıdır.

Mutluluk Bilimi ve Duygusal Zeka

Başlıktaki sorunun içindeki kilit nokta, mutluluk bilimini anlamaktır.

Araştırmalar, uzun vadeli mutluluğun yüzde 90’nı dış dünya tarafından değil, beynimizin dünyayı ve yaşadığımız olayları algılama şeklimizden ortaya çıkmaktadır. O halde mutluluk, hakikatlerin içinde gizlidir. Onu bulan gerçekten mutluluğun sırrını çözebilir. Değiştirmemiz gereken şey bakış açımızdır; ölçülerimizdir.

Bulgulara göre insanların iş başarısının sadece yüzde 25’i IQ’ ya göre tahmin ediliyor. İş başarısının yüzde 75’ini ise iyimserlik seviyesi, sosyal destekler ve stresi tehdit yerine bir mücadele olarak görebilme yeteneği belirlemektedir; yani başarının % 75’i duygusal zekamıza (EQ) bağlı.

Hastalığın olmaması sağlık değildir. Mutsuzluğun olmaması da mutluluk değildir.  Birinin varlığı diğerine bağlı olan bir anlayışta olanlar mutlu olamazlar.

Şu sıkıntıdan kurtulalım: “Daha çok çalışırsam, daha başarılı olurum. Ve daha başarılı olursam, daha mutlu olurum.” Bu durumda çalışma alışkanlıklarımızı, ebeveynlik tarzlarımızı, yönetim biçimlerimizi, davranışlarımızı değiştirmek gerekiyor.

Tatmin Duygusu: Bu noktada tatmin duygusu önem kazanıyor. Mutlu olmanın en temel direklerinden biri tatminkarlıktır. Öncelikle, Daha iyi, iyinin düşmanıdır. İnsandaki istekler sınırsız olduğu halde, onları elde etme becerilerimiz sınırlıdır.

Mesela; iyi bir okula gittiniz ve şimdi daha iyi bir okula gitmelisiniz. İyi bir işiniz vardı, şimdi daha iyisini bulmalısınız. Satış hedefinizi tutturdunuz, satış hedefinizi artıracaksınız. Ve eğer mutluluk başarının karşısında ise, beynimiz oraya ulaşamaz. Toplum olarak yaptığımız şey mutluluğu kavramsal bir ufka doğru itmektir. İşte bu yüzden, başarılı olmamız durumunda, böylece mutlu olacağımızı düşünüyoruz.

Ama sorun şu ki beynimiz bunun tersi şekilde işliyor.

Unutmamak gerekir: İsteklerin ve arzuların asla tatmin olmayacaktır. Çünkü kendini senden daha iyi olanlarla karşılaştırırsan kendine kahredersin. Biraz mistik düşünebilir, olanla mutlu olabilir, olacaklara yönelik planlama yaparsın. Daima pozitif olmak elimizdedir. Her şeyin güzeline bakabilirsin. Çünkü pozitif olduğunuzda beyninizin salgıladığı dopamin sizi daha mutlu etmekle kalmıyor, aynı zamanda dünyaya farklı bir şekilde adapte olmanızı sağlayan beyninizdeki öğrenme merkezlerini de harekete geçiriyor.

Özetle; Mutlu olmayı tercih ediniz. Mutluluk hiçbir değişkenden etkilenmeden doğrudan sizin ruhunuzdan gelen ışıklardır. Başarılı olmak-olmamak; bunlar asla amaç olamaz. Yeter ki bakış açınızı değiştirip, hayatı pozitif olarak yorumlamaya çalışınız.

Bunu yapabilirsiniz!

Başa dön tuşu