Çevrenizde başarılı pek çok insan vardır. Neden onları kıskanıyorsunuz? Kıskanmak yerine, başarmanın ne olduğunu, nasıl olduğunu, onlardan ve onları gözlemeyerek öğrenin. Başaranların; hayatlarını, mücadelelerini, gayretlerini, başarısızlıklarını, yıkımlarını, kazançlarını, kaybedişlerini gözlemleyerek çok şeyler öğrenip, kestirmeden uzun yolu kısaltabilirsiniz.
Eleanor Roosevelt’in harika bir sözü vardır: “Başkalarının hatalarından ders alın. İnsan bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor.”
Bir gün gençlik dönemi arkadaşlarınızdan biriyle karşılaştığınızda, onun iyi meslek sahibi olduğunu, harika bir aile kurduğunu, mesleğiyle iyi para kazandığını ve bunun gibi çok sayıda kişisel başarıya imza atmış olduğunu gördüğünüzde şaşırır mıydınız? Arkadaşlığınızın kısa tarihinde çekişmeleriniz, kavgalarınız, oyunlar oynamanız, birlikte gezilere katılmanız gibi çok sayıda biriktirmiş olduğunuz anılar gözünüzün önünden bir bir geçip canlanmaz mı? Ve şöyle demez miydiniz: “Vay be ne günlerdi! Nereden nereye?”
Benim böyle arkadaşlarım oldu. Gerçekten şaşkınlık verecek bir şekilde, sanki son görüşmemizden sonra yaşanmamış gibi, onunla yıllar sonra görüştüğümüzde, birden o yaşlardan bu yaşa doğru atlayış gibi hissettiriyor insana.
Yakından bakınca, arkadaşımın gerçekten büyük bir başarı elde etmiş olmasının şaşkınlığı yanında, onun bu başarısını kutlamaktan başka ne yapabilirim?
Yapabileceğim kolay bir şey var aslında. Arkadaşımı mercek altına alıp, başarısının sırlarını deşifre etmek! Ben de öyle yaptım. Uzun sohbetlerimiz oldu. Çektiği çileler ve acılardan tutun başarıyı kutladığı güne değin, inişler ve çıkışları tek tek anlattı.
İşte ben de arkadaşımın izni ile sadece başarı sırlarını ortaya döküyorum. Kim bilir sizin de böyle arkadaşlarınız vardır. Siz de onları düşünün. İşte o başarılı arkadaşımın özellikleri:
BİRİNCİ ÖZELLİK: YOĞUNLAŞMAK
Arkadaşım inanılmaz bir şekilde yoğun olarak yaşayan bir insandı. Ne yaparsa yapsın, enerjisinin en mini gramını bile hedefine yoğunlaştırırdı. Ya hep ya hiç derdi; tabi hep onun istediği gibi olurdu.
İKİNCİ ÖZELLİK: ODAKLANMAK
Tıpkı yoğunlaşma gibi -muhtemelen ikiz kelimelerdir- arkadaşım çalıştığı veya ilgilendiği şeye inanılmaz derecede odaklanırdı.
ÜÇÜNCÜ ÖZELLİK: STRATEJİK DÜŞÜNMEK
Arkadaşım bir işe başlamadan önce onu beyninde bitirirdi. Bana, “Bir işe başladığımda, ertesi gün o şirketi nasıl satarım”, şeklinde düşündüğünü söylemişti. Beyninde, en iyi planı bulma ve uygulama eylemi dolaşırdı.
DÖRDÜNCÜ ÖZELLİK: SIKI ÇALIŞMAK
Uzun saatler çalışmaktan mutluluk duymak ve çalıştığı zaman da gerçekten çalışmak, bu arkadaşımın en büyük özelliğiydi. “–Mış gibi” çalışmazdı. Sıkı çalışmak her insanın bir arzusudur. Ancak bu bir irade gerektirir. Planlı ve sonuç alıcı sıkı çalışma herkesin harcı değildir. Bir şey daha var unutmayayım: Arkadaşım sıkı çalışmakla birlikte dinlenmesini de gayet iyi bilen ve uygulayan bir insandı.
BEŞİNCİ ÖZELLİK: REKABETÇİ DÜŞÜNMEK
Arkadaşım bir oyuna girdiğinde kazanmak ister. Kaybetmeyi ya da beraberlikle bitmesini asla arzu etmezdi. Kurallara uyar ve kuralların içinde yarışır. Oyun bitene kadar pes etmez. Kazansa da kaybetse de zariftir. Çoğu zaman zariftir. Bazen beni dövdüğünde vurduğu yeri hemen ovalardı!
ALTINCI ÖZELLİK: RİSKİ ÜSTLENMEK
Arkadaşım hakkındaki en sevdiğim hikâyelerinden biri, şirketindeki patronuna gittiği ve şirketin bir veya iki yıl içinde ihtiyaç duyacağı için belirli bir ürün geliştirmeye başlaması gerektiğini söylemesiydi. Patron da ona planlarınde böyle bir şeyin olmadığını söyleyerek arkadaşımı terslemiş olmasıydı. Arkadaşım da o işinden ayrılmış ve kendi ürününü üreten bir şirket kurmuştu. Tahmin edin ne oldu? Kısa bir süre sonra bu şirkete biri müşteri oldu. Kim, biliyor musunuz? Eski şirketi ve eski patronu.
YEDİNCİ ÖZELLİK: EĞLENMEK
Arkadaşım hakkında “ağzının tadını bilmiyor!” diyecekseniz yanılıyorsunuz. Arkadaşım çok eğlencelidir. Asla sıkıcı değildir. Sporu sever ve iyi bir futbol oyuncusudur. Kaybederse bile güler. Bu onun bakış açısını korumasına ve hayattan zevk almasına yardımcı olur.Arkadaşım elbette mükemmel değildir. Abarttığımı düşünebilirsiniz. Haklısınız da. Oysa ben onun sadece iyi yönlerini değil, kötü olan yönlerini de gördüm. Yaptığı şey, diğerleri gibi, yaşamı boyunca mükemmel olmayan bir insan olarak, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor olmasıdır. Elbette, senin ve benim öğrenebileceğimiz birkaç şey var bu hayat hikâyelerinde; bizi daha başarılı kılacak dersler var.
Benim hikayemi merak ediyor musunuz? O zaman, aşağıda linki verilen “ELMAS TARLALARI” başlıklı kitabın içindeki “Melik Duyar’ın Elmas Tarlaları” başlıklı bölümü okumanızı tavsiye ediyorum:
SONUÇ: ÖYLEYSE SİZE SORUYORUM!
Sen de;
Yoğunlaşıyor musun?
Odaklanıyor musun?
Stratejik misin?
Çalışkan mısın?
Rekabetçi misin?
Risk alabiliyor musun?
Eğlenceli biri misin?
Bunlar; bu hayatta harika işler başaran, aileleri ve diğer insanlar için fark yaratan başarılı insanların özellikleridir.