Egzersiz Yapmak – Akli Gözle Ödüle Odaklan Kilo Ver! Hem kendiniz, hem çevrenizdeki insanlardan bazıları, yapmaya başladıkları bir işi sonuna kadar götürüp başarıya ulaşırken; bir kısmı da sona az bir mesafe kalmışken, bazıları ise yolun yarısında, belki büyük kısmı işin başlangıcında bırakırken, çoğunluk kitle ise cesaret edip de karar verilen işe başlayamaz bile.
Neden insanlar böyle farklı tepkilerde bulunurlar? Bazıları sonuna kadar devam ederken, bazıları yolda dökülür?
En basit örneklerden biri “Egzersiz” yapmaktır. Özellikle kilosu olan insanlar; bunlar arasında da özellikle hanımlar, ha bugün, ha yarın başlayacağım diyerek, bir türlü başlayamadıkları egzersizler konusunda neden gecikirler? Neden bazı insanlar kilolarını korumak için diğerlerine göre daha fazla uğraşır?
Egzersiz yapmak – Bu soruları TEDx konuşmacısı sosyal psikolog Emily Balcetis’in yapmış olduğu araştırmalar cevaplıyor. Egzersiz gibi farklı konularda, başlayıp bitirememe veya hiç başlayamama gibi sonuçların gerçek nedenini tek kelimeyle açıklıyor: Görme.
Emily, bilgilendirici konuşmasında özellikle form tutma konusunda bazı insanların diğerlerine göre dünyayı nasıl farklı gördüğünü gösteriyor ve bu farklılıkların üstesinden gelmek için basit çözümler öneriyor. Bunların başında ise görme özelliğimiz geliyor.
Görme, sahip olduğumuz en önemli ve en öncelikli duyumuzdur. Sürekli olarak bizi çevreleyen dünyaya bakar, gördüklerimizi tanımlar ve anlamımıza yardımcı olur. Ancak, gördükten sonraki içsel/dışsal yorumlarımız tamamen “içeriden bakarak”, yani kendi dünyamızdan bakarak yaptığımız yorumlarla anlam kazanır. Buna öznel değerlendirme ya da sübjektif değerlendirme diyoruz.
Mesela bir yüz görseniz, o yüzün o anda almış olduğu şekil üzerinden çok farklı yorumlar yapmamız mümkündür. Hatta çok sayıda insana gösterseniz insan sayısınca farklı yorumlar çıkacaktır.
Nedeni görme sonunda edindiğimiz “algı”dan kaynaklanıyor. Çünkü algı sübjektifliktir. Çünkü görme, içten dışa bakıştır. Gördüklerimiz düşüncelerimizle bütünleşip, zihnimizde filtrelenmektedir. Sonuçta ortaya çıkan “algımızdır.”
İşte diyet de böyledir, egzersiz de. Mesela, diyet yapanlar, her ne yerse, mutlaka kalorileri hesap ederler. Oysa benim böyle bir derdim yok. Çünkü diyet yapmıyorum. Ama yapsaydım, bir elma mı, yoksa yarım elma mı yemem gerektiğine dair bir kalori hesabı yapmam gerekecekti.
Aslında bu “görüş” ve algının sübjektifliğinden kaynaklanan politik görüşlerimiz, politikacılar dâhil diğer insanları algılama şeklimizi de etkilemektedir. Bu, sosyal bir konudur aynı zamanda. Emily ve arkadaşları bu tezi şu şekilde test etmişler:
2008’de Barack Obama ilk kez başkanlık için yarışmıştı. Araştırma grubu, seçimden bir ay önce yüzlerce Amerikalı ile anket yaptı. Bu ankette Barak Obama’nın iki resmini gösteriyorlar. Resimlerin birinde Obama’nın gençlik yıllarından bir resim; golf topuna vuruş anı resmi, yanında da Obama’nın vali iken çekilmiş şık, her zamanki sempatik gülüşüyle, ten rengi oldukça açık resmi yer alıyor. Burada Obama’nın yüz rengi daha açık tonda gösteriliyor. Görüşme kayıtları alınıyor. İlginçtir; Obama’nın bu resminin gösterildiği seçmenlerin %75’i o seçimde Obama’ya oy veriyor.
İkinci deneyde ise farklı hedef gruba, yine aynı iki resim gösteriliyor. Ancak, Obama’nın yüzü bu defa daha koyulaştırılarak seçmene gösteriliyor. Obama’nın bu resimdeki Afrikan-Amerikan tarafı ağır bastığı için resmi görenlerin %89’nun seçimdeki tercihi Obama değil, McCain oluyor.
Egzersiz yapmak – Bir insana, bir nesneye ya da bir olaya baktığımızda başkalarının gördüğünden çok daha farklı şeyler görmemiz nasıl mümkün olabiliyor? Nedenleri çok.
Bunlardan biri gözlerimizin nasıl çalıştığını daha fazla anlamamızı gerektiriyor. Göz bilimciler, bir zaman diliminde görüp üzerinde odaklanabileceğimiz bilgi miktarının aslında göreceli olarak az olduğunu bilir. Net, açık ve doğru olarak görebileceklerimiz, kolumuzu uzattığımızda başparmağımızın yüzey alanına eş değerdir. Bunun çevresindeki diğer her şey bulanıktır, gözlerimize sunulanın büyük bir kısmını belirsiz kılar. Fakat gördüğümüz şeyi netleştirmemiz ve ne olduğunu anlamamız gerekli ve beynimiz bu boşluğu doldurmamıza yardımcı olmaktadır.
Sonuç olarak, algı sübjektif bir deneyimdir. Algının sübjektifliği konusunda bir başka örnek ise insanlar arasındaki farklılaşmaların nedenini açıklayabilir.
Neden bazı insanlar bardağın yarısını dolu görürken, bazıları da yarısını boş olarak görür?
Bir insanın, dünyayı tamamen farklı şekilde görmesine neden olan düşünce ve hislerin kaynağı nedir? Hatta bunun bir önemi var mıdır?
İşte burada egzersiz yapma örneğini verebiliriz.
Tıpkı bir bardağın yarısına boş, yarısına dolu diyen insanların görüş farklılığındaki neden olan algı gibi. Burada da egzersizleri yarıda bırakmanın veya çok isteyip de hiç başlayamamanın nedeni de aynıdır.
Egzersiz yapmak – Dünya genelinde insanlar kilolarını kontrol edebilmek için uğraşıyor ve kilolardan korunmak için çeşitli stratejiler üretiliyor. Mesela, tatilden sonra egzersize başlamaya niyetleniriz; ama aslında insanların çoğunluğu kendisine verdiği sözü tutmayı kısa sürede kısa bir ara deyip, bir daha başlayamamakla sonuçlanan hüsrana uğruyorlar. Hatta kendimize cesaret vermeye de çalışırız.
Peki neden? Emily’e göre, bunun basit bir cevabı olmamakla birlikte bir nedeninin zihin gözümüzün bencil olmasıdır. Bazı insanlar egzersizi gerçekten zor bulabilir, bazı insanlar ise daha kolay bulabilir.
Burada karşımıza yine GÖRME ve algıdan kaynaklanan sübjektif özellik çıkıyor. Yapılan deneylerde, MOTİVASYON’un egzersizlere devam etmede önemli bir etken olduğu ortaya çıktı.
Peki motivasyonu sağlayacak en önemli içsel etki nedir? Bu sorunun basit ve kesin sonucu şudur: Ulaşılacak hedefi GÖRMEK.
İnsanlar sonuçta edinecekleri ödüle (egzersiz sonunda kilo verme) ulaşmak için sonucu akli gözleriyle görmeleri gerekir. Final maçlarında, ödülü hemen saha kenarına koyarak tüm sporcuların o ödülü görmeleri nasıl onları motive ediyorsa, egzersizle kilo vermede de akli gözle görülmesi gereken ödül kilo vermedir.
Gözünüz ödülde olsun!
Egzersiz yapmak – Böylece, görme bilimi literatürüne dönüp ne yapabileceğine baktığımızda çıkan strateji şudur: “Gözünüz ödülde olsun.” Egzersiz yapan biriyseniz önceki hali kilolu, sonraki hali fit olan resimlerden idoller yaparak egzersiz yaptığınız yerlere veya evinizin uygun yerine asın. Bu resimleri görmek ve algı oluşması sizi egzersize devam etmeye zorlar.
Bu strateji ile egzersiz yapacak kişilerin yapmaları gereken şunlardır:
Dikkatlerini bitiş çizgisine vermeleri, etraflarına bakmamaları, hedefe ulaştığında bir yıldız gibi parlayan spotları hayal etmeleridir. Bunun dışındaki tüm çevreyi flu görün, karartın, bulanıklaştırın. Akli gözle böyle hayal edin.
O zaman asıl soru: Dikkatini ödüle verip bitiş çizgisine iyice odaklanmak egzersiz deneyimlerini değiştirir mi?
Evet, değiştirir! Yapılan araştırmada dikkatini ödüle verenler, egzersizi yaparken çevrelerine normal şekilde bakan kişilere göre yüzde 17 daha az efor sarf ederek daha fazla sonuç elde ettiler. Akli gözünü, yani dikkatini, ödüle veren kişiler, çevrelerine normal şekilde bakan kişilere göre yüzde 23 oranında daha hızlı hareket ettiler.
Dikkatin ödüle verilmesi, egzersizin daha kolay görünmesini ve hissedilmesini sağlamaktadır.
Şimdi, iyi bir sağlık için biraz daha hızlı yürümekten ziyade şeyler var; ama dikkatinizi ödüle vermeniz sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturmanızda size yardım edecek ilave bir strateji olabilir.
Hepimizin dünyayı kendi zihnimizin gözüyle gördüğümüze inanın. Böyle görürseniz ve inanırsanız, başladığınız bir işi bitirir, hiçbir işi yarım bırakmazsınız.
Bu depresyon gibi, pek çok sorunların kaynağını kurutmak için de etkili bir yoldur. Ödüle odaklanmak, sizi planladıklarınıza daha kolay ulaştırır. Bazen bıkkın, bazen huysuz, bazen yorgun olabilirsiniz. Üzerinizde kara bulutlar dolaşabilir, çevrenizdeki herkes de mutsuz gibi gözükebilir. İş yerinde meslektaşlarınızın rahatsız olduklarını düşünebilirsiniz.
Herkesin moralsiz ve kızgın olduğu buna benzer günlerde, bu insanları farklı şekilde görmenin yolları olduğunu kendimize hatırlatmalısınız. Yani hepimiz dünyayı kendi zihin gözümüzle görüyoruz. Bazı zamanlar, dünya tehlikeli, zorlu ve başa çıkılamaz bir yer gibi gözükebilir; ama her zaman böyle görünmek zorunda değildir. Kendimize onu farklı görmeyi öğretebiliriz. Dünyanın daha iyi ve daha kolay gözükmesini sağlayacak bir yol bulduğumuzda, gerçekten de dünya öyle olabilir.
Esen kalın. Egzersizle kalın.