İngilizce öğreniyorum – Çocuklar bir dili neden kolay öğrenir? – Dil öğrenmede çocuk olmak neden avantajdır? Yetişkin biri de çocuk gibi yabancı bir dili öğrenemez mi? Siz de yabancı bir dili öğrenme konusunda istekli, ama biraz acı çekiyorsanız, bu makale tam size göre.
Çocuklar İngilizceyi Neden Kolay Öğrenir?
İngilizce öğreniyorum – Söz konusu dil olduğunda, bir efsane vardır. Bu efsane, çocuklar dil öğrenmede oldukça iyiyken, büyüdüğümüzde bu kabiliyeti yitiriyor oluşumuzdur. Bu efsaneye inanmak için iyi bir sebebimiz var. Çünkü bu durumu birçoğumuz yaşamışızdır.
Eski yıllarda ortaokulda başlayan dil dersleri, İngilizce, Almanca ve Fransızca üzerineyken, şimdi Japonca, Çince ve Rusça gibi doğu dilleri üzerinde de önemle duruluyor. Bu diller de “öğrenilmesi gerekli diller” arasına girmiş durumda. Batı dillerinin üstesinden gelmiş olmalıyız ki, şimdi de doğu dillerinin öneminden söz ediliyor.
Ortaokul, lise veya üniversitede bir dil seçtik. Üniversite öncesi dönemde, birçoğumuz İngilizce öğrenmeye en az 7 yıl zaman ayırdık. Peki geldiğimiz durum nedir?
ABD’ye gittiğimde en çok kıskandığım insanlar çocuklardı. Yıllarca İngilizce çalışıyorsun, kurslara devam ediyorsun, etek dolusu para döküyorsun; havaalanından çıkıp da Amerikan halkının arasına karıştığınızda parmak kadar çocukların İngilizceyi şakır şakır konuştuğunu duyunca, inanılmaz bir hırs ateşiyle, kaynamış bir kazan dolusu su başımdan aşağı dökülüyordu sanki. Hele o minicik yavruların tıpkı bizimkiler gibi ağlamaklı bir ses tonuyla “mummy..” diye başlayarak isteklerini anlatmaları sırasında kullandıkları dili hep kıskandım. Bir de bizim öğrendiğimiz İngilizcenin yaşanan İngilizceden çok farklı olduğunu öğreniyorsunuz!
Bu hiç de adil değildi. Demek istediğim, biz o kadar uğraştık, o çocuk ise hayatında bir gün bile İngilizce dersi çalışmadı ve şimdi de onunla konuşurken benim ne demek istediğimi anlamıyordu bile.
Düşündüm; doğru, bu hiç de adil değildi. Adil değildi, çünkü kendimi bir çocukla karşılaştırıyordum. O çocuk Amerikalıydı ve o yaşa gelinceye kadar kim bilir kaç bin saat İngilizce dinlemeye maruz kalmıştı! Peki ya ben? Kurslardaki saat sınırlamasıyla öğretilen ve toplamda 1000 saati bile bulmayan ben mi o çocukla kendimi kıyaslıyordum?
Adil bir karşılaştırma yapmak istiyorsak; ABD’den beş yaşındaki bir çocuğu alın ve buraya getirin. Türkçe konuşması için 500 saat Türkçe dinlemeye maruz bırakın. Türkçe öğrenebilir, konuşabilir de. Çünkü “Türkiye’ye geldi!” Yani dilin konuşulduğu ülkeye…
—– Sponsor Bağlantı – Sponsor Bağlantı —–
MEGA İNGİLİZCE
İNGİLİZCEYİ ÇOCUKLARIN ANA DİLLERİNİ ÖĞRENDİKLERİ GİBİ DOĞAL ÖĞRENİN!
—– Yazının Devamı – Yazının Devamı —–
Bundan anladığımız şey şudur: O dilin konuşulduğu ülkeye gidilmesi veya o ülkedeymiş gibi öğrenilmesi durumunda, yetişkinlerin çocuklardan daha hızlı öğrenebileceği iddia edilebilir. Çünkü o dilde dinleme, anlama ve iletişim gayreti tüm gün sürüyor. Tabi bu sadece öğrenmenin tüm gün sürmesi ile açıklanamaz. Çünkü annesi Alman, babası İngiliz olan çok dilli ailelerde çocuk o küçük yaşta hem Almanca’yı, hem de İngilizceyi öğreniyor ve annesiyle Almanca, babasıyla İngilizce konuşuyor. Bunu dilbilim araştırmacıları beyinde dil öğrenmeyle ilgili genetik olarak “Dil Edinim Cihazı (Language Acquisition Device)” denen bir sistemin mevcudiyeti ile açıklıyorlar. Beyinde mevcut olan “Dil Edinme Cihazı” konusunun açıklamasını başka bir makaleye bırakıyorum.
Bizler genel olarak öğrenmede çocuklardan daha iyiyiz, onlardan daha akıllıyız, ama dil öğrenmede maalesef onlar kadar iyi değiliz. Şüphesiz büyük olmanın avantajları var, ancak bu çocuk olmanın avantajlı olmadığı anlamına da gelmiyor. Çocukların dil öğrenmede yetişkinlerden neden iyi olduğu veya yetişkinlerin neden dil öğrenmede çocuklardan iyi olmadığı hususu dilbilimci Prof. Stephen Krashen’in “Doğal Dil Edinme” – “İkinci Dil Öğrenme” Ayrımı‘nda çok iyi açıklanıyor. Çocuklar dil öğrenirken “Doğal Dil Edinme” sürecini kullanırken, yetişkinler benzer bir süreç olmayan “Bilinçli Dil Öğrenme” sürecini takip ediyorlar. Yani çocuklar dil öğrenirken beyindeki “Dil Edinim Cihazını (Language Acquisition Device)” kullanırken, yetişkinler beyindeki genel bilinçli öğrenme mekanizmalarını kullanıyorlar.
Bu arada çocuklar dil öğrenirken yetişkinler gibi çevrelerinin kendilerini eleştirecek bir ortam olmaması ciddi bir avantaj. Yani yetişkinler “Hata yaparsam çevredekiler ne düşünür“, “Hata yapmamalıyım” gibi düşüncelerle yüksek seviyede bir kaygı içindeler. Çocuklar ise içinde kaygı olmayan çok farklı bir ortamdalar. Çevresi sürekli onu motive ediyor. Örneğin çocuk “Ba..” diye bir ses çıkartıyor. Tüm çevresi “AA ‘baba’ dedi” diye seviniyor, coşuyor ve hatta alkışlıyorlar. Bu çocuğu çok mutlu ediyor. Bu sesten bir daha çıkartayım diyor. Aynı coşku, aynı alkışlama.. Bir süre “Ba..” sesi anlaşılır bir “baba” ifadesine dönüşüyor. Düşünsenize bir kere, biz yetişkinler ikinci dili böyle bir ortamda mı öğreniyoruz. Okuldaki ve özel kurslardaki düzeni şöyle bir hayal edin.
Şimdi çocukların neden ingilizceyi kolay öğrendiklerini madde madde ortaya koyabiliriz.
—– Sponsor Bağlantı – Sponsor Bağlantı —–
MEGA İNGİLİZCE
İNGİLİZCE’Yİ ÇOCUKLARIN ANA DİLLERİNİ ÖĞRENDİKLERİ GİBİ ÖĞRENİN!
İNGİLİZCEYİ KAYGILANMADAN VE STRESSİZCE ÖĞRETEN SİSTEM
—– Yazının Devamı – Yazının Devamı —–
Çocuklar için üç avantaj vardır:
1-) 6 aydan 18 aya kadar olan kısa sürede, çocuklar başta sürekli pasif olarak söylenenleri anlamakta ve dinlemektedir. Böylece daha başta yeni bir dile ait bizim kaçırdığımız tüm sesleri işitebilir, ayırt edebilir ve algılayabilir oluyorlar. Bu çok önemli bir avantajdır. Yetişkinler kendi ana dillerini öğrendikten sonra diğer dillerde kullanılan seslere karşı duyma ve ayırt etme körlüğü yaşıyorlar. Hatta bu sebepten dolayı çocukken ikinci dil öğrenenlerde ana dil aksanını yansıtmazken, ikinci dil öğrenen yetişkinlerde hep bir anadil aksanı kendini göstermektedir.
2-) İkinci avantaj, çocukların dil öğrenirken kaygı seviyesi çok düşüktür. Hemen hemen kaygı hiç yok gibidir. Korkusuzdurlar. Sözcükleri bilseler de bilmeseler de, yetişkinlerin geri durduğu, korktuğu yerlerde herhangi bir konuşmaya dahil olabilirler. Bu çok büyük bir avantajdır. Yine de bu iki avantajın hiçbiri yetişkinlerin üstün öğrenme yeteneğini geçemez.
3-) Çocuk olmanın üçüncü avantajı ise zaman avantajıdır. Bizim İngilizce öğrenmek için harcayacak 15.000 saatimiz yok. Çocuklar dili çok geniş bir zaman içinde önce çok dinleyerek, sonra konuşarak ve tekrar ederek öğreniyorlar. Bunda başarılı olmak için, yetişkinlerin, çocukların kullandığından daha fazla işe yarayan bir şeye ihtiyacı var.
Nasıl bir şey olabileceğinden söz etmeden önce yaşanmış bazı tecrübelerden bahsetmek istiyorum.
Çok farklı dilleri konuşabilen insanlar vardır. Ana dil dışında, anaokulunda ve ilkokulda farklı bir dili öğrenmek pekala mümkün. Bunu liseye kadar uzatın. Yani 5+3 yıl. Bunu halledince, lisede yeni bir dili öğrenmeye çalışın. Bu daha da kolay olacaktır. Çünkü ana diliniz dahil iki dil biliyorsunuz ya, üçüncüsünü öğrenmek daha kolay olacaktır. Öğrenmek için seçtiğiniz diller sizin ilgi duyduğunuz diller olmalıdır.
İlk 7 Haftada Dili Hissedin
İngilizce öğreniyorum – Dil öğrenmede ilk yedi hafta çok önemlidir. Yedi haftada öğrenmeye başladığınız dil üzerinden düşünme hissi oluşturmuş olmalısınız. Yani o dilde düşünme hissinin bağımlısı haline gelmeniz gerekir. İmkanınız varsa, öğrendiğiniz dili konuşan ülkelere gidip halka karışın. Kelimelerle anlamları ve uygulama alanları arasındaki ilişkileri gözlemleyin ve anlamaya çalışın. Duyduklarınızı gramer yapısı olarak analiz etmeye çalışmayın. Duyduklarınızı önce anlayın yeter. Sonra hızlı anlama etabı kendiliğinden gelecektir. İngilizce kelimeleri ve anlamlarını öğrenmek için ayrıca hafıza teknikleriyle ingilizce öğrenme konusunu yakından incelemelisiniz. Hızlı ingilizce öğrenmek için aşağıda linki verilen makaleyi de okuyabilirsiniz.
Hızlı İngilizce Öğrenmek
Hatıralar büyüleyici şeylerdir. Beynin herhangi belirli bir kısmında birikmezler. Aslında beynin bölümleri arasındaki bağlantılarda birikirler. Sizin için bir anlam ifade eden bir nesneyi gördüğünüzde (sözgelimi ölmüş babanızın ceketi) babanızla yaşamış olduğunuz görseller hafızanızda harekete geçerek göz önüne gelir. Hafızanızdaki diğer hatırları tetikleyerek bir ilişkiler ağı oluşturursunuz. Hatıralar canlanır. Hatıraların canlanması için hafızanızda kurulmuş ilişkiler sonrası kalan yeni kavramlar hafızaya yerleşir.
Sonuç olarak bir dildeki kelimeler, kavramlar veya deyimler, beyinde duyusal deneyimler ile ilişkilidir. Tıpkı sevdiğiniz bir yemeği tanımlayan bir kavram geçtiğinde, hafızanızın hemen kaydetmiş olduğu ağzınızdaki tat, mis kokusu, tazecik olmasıyla sıcaklık hissi gibi hatıralardan yola çıkarak bir çok beyin hücresini harekete geçirmesi, ilişkiler üzerinden bu yeni kavrama yer verilmesi sağlanır. Bunlar hissi içerik ile ilişkilidirler. Bazen nefret ettiğiniz herhangi bir şey için de aynı hissi hatırlarsınız. Bu bazen tiksinmek, bazen arkadaşa sinirlenmek, bir olay karşısında heyecanlanmak gibi.
İngilizce Öğreniyorum – Teknik Öneriler
İngilizce öğreniyorum – Öğrendiğiniz kavram veya kalıpları bilgi kartları gibi araçlarla aralıklı tekrar yapın. Bilgi kartlarını kavram ve resimle birlikte doldurun. Mesela, İngilizce “kapak” kelimesi olan “lid“i, öğrenmek istiyorsanız, Google Görseller’de “lid” için arama yapın. Bulduğunuz resimlerden bazılarını bilgi kartlarınızda kullanabilirsiniz.
Söz dağarcığını oluşturduktan sonra cümlelere geçin. Soyut sözcükleri ve dil bilgisini yoğun olarak dinleyerek öğrenmeye başlayın.
Boşluk doldurma cümleleri ile oyun oynayın. “Gitmek (go)”in geçmiş zamanı “Gittim (went)” gibi bir sözcük öğrenmek istediğinizde onu hikayeleştirin. Yanında okul binası resmi ile, cümle şöyle: “Dün, okula ______ . (Yesterday, I _____ to school.)” doldurma işlemi gibi. Soyut dil bilgisini bu şekilde, yani somutlaştırarak, görselleştirerek daha kolay öğrenebilirsiniz.
İngilizce Öğreniyorum – Gramer Hangi Sırada Olmalı?
Bir dilin grameri öğrenilecek en son konudur. Mümkün olduğunca anlayarak dinleyin, dinleyerek grameri anlamaya çalışın. Bu yabancı filmlerin önce alt yazılı, sonra alt yazısız izlenmesi gibi de olabilir. İzlediğiniz filmin özetini kendi kendinize yüksek sesle anlatmaya çalışın. Ürettiğiniz sesleri duyun ve filmde duyduklarınıza eşdeğer mi diye düşünün. Değilse tekrar söyleyerek düzeltmeye çalışın. O dili kullanın ve hatta o dilde düşünün.
Kelimeler, kavramlar, gramerler ve dilin kendisi değişse de konsept olarak değişmiyor.
Bir dili etkili bir şekilde öğrenmek istiyorsanız o dile hayat vermeniz gerekir.
Her kelimenin ses, görüntü, koku, tat ve duygular ile ilişkilendirilmesi gerekir.
Dil bilgisi tamamen soyut dil bilgisel koddan ibaret olamaz.
Her öğrendiğinizi kendi hikayenizle anlamaya çalışın. Eğer bunu yaparsanız kelimelerin aklınıza yerleştiğini fark edeceksiniz ve dil bilgisi de kendiliğinden yerleşmeye başlayacaktır. Fark etmeye başlayacağınız şey, özel bir dil genine ihtiyacınızın olmadığı, genel olarak içsel bir dil öğrenme yeteneğine zaten sahip olduğunuzdur.
Özetle; dil öğrenmek, herkesin bunu gerçekleştirmek için zamanının bol ve yeteneğinin olduğu bir alandır. Gerisi gayret, çalışma disiplini ve vaz geçmemekten ibarettir.
***
Tavsiye Edilen İlave Makaleler:
İngilizce Kelime Hafızası – İngilizce Kelimeleri Unutmamak İçin Ne Yapmalısınız?