Wİ-Fİ SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR MU? Wi-Fi Nedir? Wi-Fi olan ortamlarda risk altında mıyız? Verici istasyonları, TV alıcıları, uydu sistemler, tabletler ve dizüstü bilgisayarlar da dahil, günlük hayatımızın her türlü bileşenleri haline gelmiş olan bu teknolojik mucizeler, gerçekten de hayatımızı tehdit ediyorlar mı? Buna benzer çok sayıda sorular, kafaları kurcalayan hatta her kafadan bir sesin çıktığı farklı görüşlere ve sorulara ilişkin kapsamlı bir araştırma okumaya ne dersiniz?
İsterseniz işe önce “Wi-Fi Nedir?” sorusunu cevaplayarak başlayalım.
Wi-Fi Nedir?
Wi-Fi, kablosuz yüksek hızlı Internet ve ağ bağlantıları sağlamak için radyo dalgalarını kullanan popüler bir kablosuz ağ teknolojisinin adıdır. Bu teknoloji sayesinde bilgisayarların, akıllı telefonların veya diğer cihazların İnternete bağlanması veya belirli bir alanda kablosuz olarak birbirleriyle iletişim kurması sağlanmaktadır. Wi-Fi teriminin yaygın olarak İngilizce “Wireless Fidelity (Kablosuz Uygunluk)” ifadesinin için kısa yazılışı olduğu düşünülmektedir. Ancak gerçek durum böyle değildir. Wi-Fi, sadece IEEE 802.11x anlamına gelen ticari bir markadır.
Yine çok yaygın olarak WiFi ve internetin aynı şey olduğunu düşünmektedir. WiFi ve İnternet arasında çok fazla fark vardır. İnternete bir Ethernet kablosu veya WiFi yönlendirici üzerinden bağlanabilir. WiFi, genellikle kullanıcının herhangi bir fiziksel bağlantı olmadan bir ağa bağlanmasına izin vermektedir. Herhangi bir kablosuz ağın temel taşı bir erişim noktasıdır (Access Point – AP). Bir erişim noktasının ana işi, bilgisayarların algılayabildiği ve “dalga ortamına bağlanabildiği” kablosuz bir sinyal yayınlamaktır. Bir erişim noktasına bağlanmak ve bir kablosuz ağa katılmak için, bilgisayar ve cihazlarda kablosuz ağ adaptörleri bulunmalıdır.
2000’lerin başından beri, internet, kablolu bağlantı ve kablosuz bağlantı (Wi-Fi) gibi sistemler günlük teknolojilere dönüştüğü zaman, ev ve iş yaşamımızı sarstığı gibi, bilgi paylaşma ve bilgiye erişme yöntemlerimizde devrim yaptılar.
Bir cihazı, bir kablosuz ağa ve dolayısı ile Internet’e bağlayan Wi-Fi devreleri, evdeki kilo tartılarından tutun da “akıllı” elektrik prizlerinden, film ve müzik akışı sağlayan ekipmanlara kadar milyarlarca cihazda kullanılmaktadır. Akıllı evlerin tamamında kontrol, uzaktan, Wi-Fi üzerinden gerçekleşmektedir.
Wi-Fi akıllı telefonlarımıza ve dizüstü bilgisayarlarımıza, evde ve işyerinde, kafelerde ve havaalanlarında ve elbette her yerdeki okullarda da kurulmaktadır.
Dijital öğrenme ve kablosuz bağlantı, okullarda o kadar yoğunlaştı ki, birçok eğitimci, artık wi-fi olanaklarını ve yüksek hızlı İnternet erişimini, etkili bir öğretim için bir ihtiyaç olarak görüyor.
Teknoloji merkezli düşünenler Amerika’daki her öğrenciyi kablosuz erişim ile donatmayı arzu ediyorlar. Yine ABD’de bazı okul bölgeleri, evde güvenilir İnternet erişimi olmayan öğrencilere yardımcı olmak ve ödevlerini yapabilmeleri için her yerde; futbol sahaları ve okul otobüsleri gibi yerlerde bile Wi-Fi erişimi sağlamaktadırlar.
Ancak okullar, çok sayıda insanın, maruz kalma seviyeleri düşük bile olsa radyo frekansı (RF) ve Wi-Fi cihazları tarafından yayılan sinyaller hakkında sağlık endişeleri olduğunu tespit ediyorlar. Wi-Fi bulunmasına itiraz eden veliler, okullarda Wi-Fi dahil olmak üzere kablosuz teknolojilerin sağlığa zararları olduğunu düşündükleri için protesto toplantıları düzenliyorlar.
2018 “Zap Nesli” isimli belgesele göre, baş ağrılarından ve işitme kaybından Alzheimer’a ve beyin kanserine kadar birçok zararlı etkisi olduğu nedeniyle Wi-Fi gibi düşük seviyeli de olsa Radyo frekanslarının (RF) vermiş olduğu maruziyeti açıkça belirtiyorlar. Bazı bilim adamları ve doktorlar da bu görüşleri destekliyorlar.
Wİ-Fİ NEDİR – Wİ-Fİ HAKKINDA KISA NOTLAR
“Wi-Fi”, herhangi bir özel fiziksel varlığın adı değildir. Tam tersine, kablosuz bağlantılar üzerinden iletişim kurulmasını sağlayan bir dizi mühendislik standartlarına uyan cihazlar için ticari marka adıdır.
Wi-Fi cihazları, şu anda, 2.45 ve 5 Gigahertz’e yakın radyo frekansı spektrumunun iki bandını da iletir; ancak gelecekte ilave frekans bantları kullanılabilecektir.
Düşük frekans aralığı, uzun süredir ev tipi mikrodalga fırınları, diyatermi ve diğer tıbbi cihazlar, endüstriyel ısıtıcılar ve diğer birçok cihaz tarafından kullanılan endüstriyel, bilimsel ve tıbbi bandın bir parçası olarak kullanılıyor.
Diyatermi elektriksel olarak indüklenen ısıdır veya yüksek frekanslı elektromanyetik akımların bir fizik tedavi şekli olarak ve cerrahi işlemlerde kullanılmasıdır.
Wi-Fi, spektrumun mikrodalgasıyla çalışır. (300 megahertz ila 300 Gigahertz). Spektrumun neredeyse tüm mikrodalga bölgesinde; cep telefonları, yayın uygulamaları, radar, endüstriyel ısıtma cihazlarında da kullanılır.
Düşük güçlü RF vericileri etrafında bir Wi-Fi ağı (teknik olarak kablosuz yerel alan ağı olarak adlandırılır) yapılandırılmıştır. Okullarda genellikle duvarlara veya tavan döşemelerinin üstüne monte edilmiş olan erişim noktaları, Wi-Fi özellikli cihazların ağa bağlanmasına ve İnternete erişmesine izin verir. Bir okulda, bu cihazlar sınıfta dizüstü bilgisayarlar, tablet bilgisayarlar ve genellikle yazıcıları ve görsel-işitsel ekipmanı da içermektedir.
Bir Wi-Fi ağı yakınında bulunan bireyler, radyo frekansı sinyallerine iki şekilde maruz kalırlar: Biri ağdaki tipik olarak zayıf sinyallerden, diğeri genellikle RF vericilerden yani Wi-Fi, Bluetooth ve cep telefonu gibi kullanıcıların kendi üzerindeki alıcıları nedeniyle maruz kalırlar.
DİJİTAL KÜLTÜR – Wİ-Fİ SAĞLIĞIMIZI NE KADAR TEHDİT EDİYOR?
Dijital kültür büyük faydalar sağlasa da, mahremiyet kaybı, yıkıcı saldırılar ve cep telefonlarının kötüye kullanımından çocukların zarar görmesi gibi olumsuz sonuçlara da neden olduğu ve olmaya devam ettiği açıktır. Ancak, radyo frekansı enerjisine maruz kalmanın sağlık riskleri hakkında endişelenmemize gerek olup olmadığı tartışma konusudur. Şimdiye kadar toplanan kanıtlar şüphe oranının yüksek çıkmasına neden olsa da henüz bu tam olarak ispat edilememiştir.
Yine de, çok sayıda insan, çevrede RF enerjisine maruz kalmaktan endişe duyuyor. 2017 yılında, Avustralya’daki Wollongong Üniversitesi’nden risk uzmanı Peter Wiedemann, altı Avrupa ülkesinde 2,454 kişinin elektromanyetik alan maruziyeti konusundaki endişeleri ile ilgili yaptığı bir anketi açıkladı:
Araştırmacılar, ankete katılanların yüzde 40’ının bazılarının kaygı duyduğunu, yüzde 12’sinin kendilerini “kalıcı olarak endişeli” olarak nitelendirdiğini; bunun genellikle elektromanyetik alanlara maruz kalma hakkında düşündüklerini ve konuştuklarını buldular. Endişelerinin çoğu, radyo frekansı kaynakları ile ilgiliydi. Vericiler, Wi-Fi, kablosuz etkin elektrik sayaçları ve diğer “istemsiz” maruz kalma kaynakları özellikle rahatsız edici olarak kaydedildi. Çok sayıda web sitesi bu gelişmeleri yansıtmakta ve bilimsel gelişmelerin endişe verici yorumlarını sunmaktadırlar. Bunu fırsat olarak değerlendiren sitelerin bazıları RF koruyucu giysiler satıyor veya ilgili kişilerin siyasi liderlere göndermesi için mektup şablonları hazırlayıp veriyorlar.
OKULLARDA Wİ-Fİ SAĞLIĞIMIZI NE KADAR TEHDİT EDİYOR?
Çok sayıda araştırma, nüfusun maruz kalma seviyelerini çevresel radyo frekansı enerjisi kaynakları üzerinden incelemiştir. Bu seviyeler büyük farklılıklar gösterse de, bireyin genellikle maruz kaldığı en büyük maruziyet “cep telefonu” kullanımından kaynaklanmaktadır. Ortalamaya göre, cep telefonu maruziyeti yanına, ortamdaki diğer birçok kaynaktan gelen sinyaller de söz konusu. Mesela, ev dışındaki yayın ve iletişim vericileri, mikrodalga fırınlar, kablosuz bebek monitörleri, kablosuz telefonlar, Wi-Fi ve telefondaki diğer RF yayan cihazlar… Sıradan ortamlardaki tüm kaynaklardan gelen kümülatif maruz kalma, her zaman belirlenmiş güvenlik sınırlarının küçük bir kısmıdır. Bu sınırlar, maruz kalma süreleri boyunca radyo frekansı enerjisinden kaynaklanan tüm tehlikelere karşı yeterli koruma sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
Bu alanda yapılmış iki çalışma, maruz kalma seviyelerini gösteriyor. 2017 yılında, İsveç’te Lena Hedendahl ve meslektaşları, yedi okulda 18 öğretmene, birden fazla RF kaynağından maruz kalma sıklıklarını kaydeden bir alet yerleştirdiler. Okulda, Wi-Fi’ye maruz kalan öğretmenlerin ortalama maruziyetini, okul dışı maruziyet etkenleriyle karşılaştırdılar. Sonuçta ABD ve AB güvenlik sınırlarına göre maruziyet daha düşük seviyede çıktı.
Daha yakın bir zamanda, Barselona Üniversitesi’nden Elisabeth Cardis’in liderliğindeki çok uluslu bir şirket grubu, beş ülkede (Danimarka, Hollanda, Slovenya, İsviçre ve İspanya) yaşayan 8 ila 18 yaş arası 529 çocuğa radyo frekansı taraması yaptı. Araştırmacılar üç gün için çocuklara, okul içindeki ve dışındaki çeşitli kaynaklar nedeniyle kaldıkları maruziyetleri kaydeden kişisel RF doz ölçerler yerleştirdiler.
Diğer çalışmalarla uyumlu olarak, RF maruziyetinin sadece küçük bir Wi-Fi çocukları grubunda gerçekleştiği gözlemlendi. Araştırmada, okullardaki RF maruziyetlerinin dış ortamlardakilerle karşılaştırıldığında daha düşük olduğu görülüyor. Yani okuldan çok, ev gibi daha fazla maruziyetin yaşandığı ortamlarda öne çıkmıştır. Bir araştırmaya göre, çocukların yüzde 95’inin evinde Wi-Fi, çocukların dörtte üçünde cep telefonu bulunuyor.
Bu ve diğer araştırmalardan elde edilen genel sonuç, Wi-Fi kablosuz internet radyo frekansı sinyallerine maruz kalma durumlarının kabul edilen güvenlik sınırları limitlerinde olduğu kabul edilmiştir. Esas maruziyetin okuldan çok çevrersel ortamlardaki RF kaynaklarından ortaya çıktığı belirtilmektedir. Çevremiz radyo frekansı enerjisiyle doluyken, Wi-Fi toplam fotoğrafın sadece küçük bir kısmını teşkil etmektedir.
EŞEĞİNİZİ SAĞLAM KAZIĞA BAĞLAYIN!
Radyo frekansı (RF) alanlarının sağlığa etkilerinden endişe eden Çevresel Sağlık Vakfı (EHT), dünyadaki “radyo frekans radyasyon maruziyetini azaltmak” amacıyla hükümetlerin, sağlık otoritelerinin ve okulların yürüttüğü onlarca eylemin bir listesini yayınladı.
FRANSA’DAN ÖRNEKLER
2018’de, Fransız Yasama Meclisi, 15 yaş ve altındaki çocukların okullarda cep telefonu ve tablet kullanımını yasakladığı zaman, eğitim bakanlarından Jean-Michel Blanquer’e göre “çocukları ve ergenleri korumak” amacı vardı. Ama açıklamada RF maruziyeti ile ilgili tek kelime yoktu. Bakan Blanquer, bir Fransız haber kanalına “Bugün, iki bağımlılık var, biri ekran (laptop) bağımlılığı, diğeri cep telefonu kullanımı bağımlılığı” dedi de neredeyse her Fransız öğrencinin bir cep telefonu olduğunu unuttu. Birileri kalkıp da bu yasağı nasıl uygulamayıp, nasıl yöneteceklerini merak edebilir.
Fransa, ayrıca, çocuk dostu cep telefonlarının altı yaşın altındaki çocuklara pazarlanmasını ve günlük bakım merkezlerinde ve üç yaşın altındaki çocuklar için kreşlerde kablosuz cihazlar kullanılmasını yasakladı. Ülke, Wi-Fi’nin ilkokullarda kullanılmasına izin veriyor, ancak eğitim faaliyetleri dışında Wi-Fi ağlarının devre dışı bırakılmasını istiyor.
Wİ-Fİ TERKEDENLER LİSTESİ
Çevresel Sağlık Vakfı, Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı okullar da dahil olmak üzere, dünyadan Wi-Fi’yi bırakan ve bunun yerine Internet erişimi için kablolu Ethernet bağlantılarına geri dönen bazı okulları listeledi. (listede daha çok küçük çocuklara yönelik okullar olan Waldorf ve Montessori okullarını içeriyordu.) Liste, sağlık endişeleri nedeniyle iki okulunda Wi-Fi’yi kapatan bir İtalyan kasabasında, Belediye başkanının La Stampa gazetesine “Kim bilir?” dedi. “20 yıl içinde, bazı insanlar bunun için bize teşekkür edebilir.” diyerek açıkladı. Ancak bu eylem bazı ebeveynler ve diğer kasaba liderleri tarafından hoş karşılanmadı. Eski bir belediye başkanı “Amaç ne?” dedi. “Çocukların çok zaman harcadığı kütüphane de dahil olmak üzere kentin gibi diğer yerlerinde zaten Wi-Fi olduğunu görmek lazım“, dedi.
AVRUPA KOMİSYONU, ABD VE KANADA ÖNLEMLERİ
Avrupa Komisyonu’nun yürüttüğü etkili bir yorum, Avrupa Birliği’nin yönetim organı, “ihtiyati ilke“nin nasıl kullanılması gerektiğini tanımladı. Komisyon, prensiplerin ancak bir sağlık tehlikesi bulunması durumunda “mümkün olduğu kadar eksiksiz” ve ilgili bilimsel kanıtların bir analizini yaptıktan, ihtiyati politikaların muhtemel maliyet ve faydalarının değerlendirilmesinden sonra başlatılması gerektiğini belirtti.
Önlem prensibi ABD ve Kanada yasalarında çok az durmaktadır. İki ülkedeki sağlık kuruluşları, önemli bilimsel kanıtlarla desteklenmediği sürece genellikle sağlık tavsiyesi vermekten kaçınıyorlar.
Örneğin, Ekim 2017’de, Kanada Sağlık Merkezi, Peel, Ontario’daki bir ebeveyn grubunun dilekçesine cevap olarak şunları yazdı: En son bilimsel kanıtlara dayanan Kanada’nın sağlık pozisyonu, Wi-Fi teknolojisi dahil olmak üzere düşük seviyeli RF enerjisine maruz kalmanın Güvenlik Kodu 6’da önerilen maruz kalma sınırları olması halinde, halk için tehlikeli olmadığı kabul edilmektedir. Buna göre, Wi-Fi’den gelen RF enerjisine maruz kalma seviyeleri tipik olarak Kanada ve uluslararası güvenlik sınırlarının oldukça altında olduğundan ek bir önlem alınması gerekmez.
Peel Bölgesi Okul Kurulu, web sitesinde “güvenilir tıbbi uzmanlarla” istişarelerini ve sınıflarındaki Wi-Fi’den radyo frekansına maruz kalma durumunun Kanada sınırlarının çok altında olduğunu gösteren bir danışman tarafından yapılan ölçümleri açıkladı. Bu yaklaşım mantıklı; okul yetkilileri karmaşık bilimsel sorunları yargılayamaz ve bu istenmemelidir de.
AŞIRI DUYARLI BİREYLER RİSK ALTINDA
Kaçınılmaz olarak, bazı okullar algılanan elektromanyetik aşırı duyarlılığa sahip çocukların veya ebeveynlerinin endişelerini ele almak zorunda kalacaktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyelerine uyarak, elektromanyetik aşırı duyarlılığı rapor eden bireylerin, semptomlarının doğrudan elektromanyetik alana maruz kalmadan kaynaklandığı varsayılmadan yardım için sağlık kuruluşlarına yönlendirilmesi gerekir.
Okullar “radyasyon içermeyen” ortamlar sağlama taleplerine karşı dikkatli olmalıdırlar. “Aşırı duyarlı” bireylerin semptomlarının nedeni olarak gösterdiği birçok maruziyet kaynağı göz önüne alındığında, kompakt LED ve flüoresan ampuller, elektrikli ışık kısma anahtarları, Wi-Fi cihazları, cep telefonları, bina dışındaki hücre kuleleri – “radyasyon içermez” “Çevre okullar için oldukça rahatsız edici olabilir; “radyasyon içermez” ortamdaki toplam RF sinyal eksikliği anlamına gelirse, bunu başarmak da imkansız olurdu.
RİSKLER SADECE Wİ-Fİ VEYA RF DEĞİL, İNTERNETİN KENDİSİ DE…
İnternet ve kablosuz iletişim, okulların ihtiyacı olan gerekli riskleri yönetmek içindir. Örneğin, Johnny’nin ders sırasında Facebook sayfasını (veya daha kötü sayfaları) yüklemesi ya da sınıf arkadaşlarına uygunsuz fotoğraflar göndermesi gibi yönetme olayı zor değil midir? Kablosuz ağlar ve kablosuz bağlı cihazlar, okulları etkileme potansiyeli olan saldırılara ve diğer siber suçlara karşı hassastır.
Okulların çocuklar tarafından cep telefonlarının ve İnternet’in güvenli kullanımı için uygun politikaları benimsemeleri gerekmektedir. Kanıtlanmamış radyasyon tehlikeleri nedeniyle değil, aksi takdirde bu oldukça faydalı teknolojilerin neden olabileceği zararları önlemek içindir. Sağlık kuruluşları sonunda Wi-Fi’den gelen radyo frekansı sinyallerinin bir şekilde tehlikeli olduğu sonucuna varırsa, okullar politikalarını buna göre değiştirebilir. Radyo frekansı enerjisinin biyolojik etkileri üzerine yapılan araştırmaların yarım asırlık ışığında, böyle bir sonuç pek mümkün görünmüyor.
Kaynak: https://www.educationnext.org/is-wi-fi-health-threat-schools-sorting-fact-fiction/