İletişim

Politik Beyin – Neden Bazı İnsanlar “Yalanı” Bildiği Halde Ona İnanıyor?

Kendine Zarar Veren Tek Canlı Türü Kimdir?

Politik Beyin – Anadolu’da “Dünya; yalan dünya!” derler ya, bu söz şimdi gerçek oldu. İnternet teknolojilerinin ve sosyal medyanın iletişimi alt üst ettiği günümüzde, yukarı mahallede yalan söyleyip aşağı mahallede kendi yalanına inanmak kadar gülünç bir zaman dilimi daha önce hiç yaşanmamıştı. Şarkılar boşuna uyarmadı bizi; “Yalan dünya, her şey bomboş…”  diye haykırırken bunun şaka olduğunu sanıyorduk.

Gerçekten de bir yalan çağında yaşıyoruz; aşklar, dostluklar, insani tüm güzellikler gitmiş; yalancılık, düşmanlık ve hukuksuzluk içimizde cirit atıyor.

İnsan Kendine Zarar Verecek Davranışlarda Neden Bulunur?

Politik Beyin – Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde siyasete baktığınızda, “gerçeğin”, gerçekten önemli olup olmadığını merak edebilirsiniz. Gördüklerimizle algıladıklarımız arasındaki mesafe hiç bu kadar açılmamıştı.

Ülkeler demokratik seçimlerde iktidar savaşına sahne olurken, yalanlar havalarda uçuşuyor. Yalan sözler, yerine getirilmesi imkansız vaatler, palavralar vb. Halkı rahatlatıcı sözler sarf ederek gerçeği gizleyen iktidarlar yanında, gerçeği ifşa edeceğim diye bir sürü yalan söyleyen muhalifler… Bu iki kutup arasında sıkışıp kalmış, saf oy potansiyeli halk kitleleri; sonunda sandığa gidiyor ve iki yalandan doğruya daha yakın olduğunu düşündüğü birine oyunu veriyor.

Peki, neden bu kadar çok insan yalanlara inanıyor gibi(!) görünüyor? Aslında bire bir konuştuğunuzda halkın yalanın yalan olduğunu bildiği halde, kendine zarar verecek bir karar veriyor olması düşündürücüdür.

ABD Seçmenlerinin Beyni Nasıl Çalışıyor?

Tarafgirliğin Perişanlığı

Politik Beyin – Bu absürt çıkmazın cevapları, güdülenmiş akıl yürütmenin, yani mevcut inançlarla tutarlı olması için bilgiyi çarpıtma sürecinin sinirsel temeli üzerine bir çalışmada bulunabilir.

İlginç bir araştırmada, 2004’teki ABD Başkanlık seçimlerinden hemen önceki üç ay boyunca, araştırmacılar, kararlı demokratik ve cumhuriyetçi seçmenlerde beynin çelişkili bilgileri nasıl işlediğini araştırdı.

Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme ile bu seçmenlerin beyin aktivitesi ölçülürken, katılımcılara kendi adaylarının, karşıt adayın veya tarafsız bir kontrol hedefinin kurgusal ama gerçekçi ifadelerini gösterdiler.

Örneğin, uygulamada bir adayın vergileri kesmek istediği söyleniyor, ancak bu vaadi veren politikacının iktidara geldikten sonra vergileri kesmediği gibi “sözünde duramama” senaryosu veriliyor. Sonra bu çelişkili durumu çözen ek açıklamaların ardından, çözüm olarak devlet bütçesinde vergi açığını kapatacak yeterli para olmadığı neden olarak gösteriliyor.

Daha sonra katılımcılardan ilk ifadenin tutarlılığını ve çelişkili eylemi derecelendirmeleri isteniyor. Davranış analizi için, duygusal olarak önyargılı bir akıl yürütme modeli uygulanıyor; sonuçta tahmin ettiğiniz gibi, partizanlar kendi adayları için -bariz olduğu halde- söz konusu çelişkileri reddederken, karşı adaydaki tutarsızlıkları tespit etmekte hiç zorluk çekmiyorlar.

Bu sahneler size de tanıdık geliyor mu? Demek küresel bir sorundan söz ediyoruz…

Bu araştırmada kullanılan beyin aktivasyon analizi çarpıcı bulgular verdi.

Prefrontel kortekste (Beynin ön lobu olup günlük hayatımızın rutinini işletir.) bulunan ve beynin muhakeme etme, planlama ve davranışlarımızı düzenleme konusunda uğraştığı bölümü olan Dorsolateral Prefrontal Korteks normalde soğuk muhakeme ve duyguları düzenlemeye yönelik bilinçli çabalarla ilgili beynin bu bölümlerini aktive edemedi.

Bunun yerine, araştırmacılar, Pefrontal korteksin bir parçası olan, frontal lobun alt kısmına denk düşen; riskin ve korkunun işlenmesi ile ilişkili olup duygusal tepkileri engelleme ve karar verme süreçlerinde de rol oynayan Ventromedial prefrontal korteks (vmPFK) ile duygusal davranışları dengeleyen lateral orbitofrontal korteksin insulada ve anterior ve posterior singulat kortekste, duygusal güdümlü akıl yürütme için farklı bir beyin aktivasyonu buldular.

Duygulu-önyargılı motive edilmiş akıl yürütmenin muhtemelen farkındalığın dışında gerçekleştiğini ve soğuk akıl yürütmeden farklı olduğunu belirtmek gerekir. Ayrıca, motive edilmiş akıl yürütme sürecini, ödülden sorumlu bir alan olan striatumun aktivasyonu izledi.

Bu, kokain gibi uyuşturucuların beyin üzerindeki etkisine benzer şekilde, hoş olmayan duygulardan kaçınmanın beyin tarafından olumlu duygularla ödüllendirildiği anlamına gelebilir.

Olumsuz duyguları azaltmanın ve olumlu duyguları artırmanın bu kombinasyonu, motive edilmiş yargıların neden değişime bu kadar dirençli olduğunu ve neden bu kadar çok insanın sahte vaatlere veya sahte haberlere inandığını açıklayabilir. 

Politik Beyin – Araştırmacılar, hoş olmayan duygulardan kaçınma sürecinin yalnızca siyasi yargılarda ortaya çıkan bir süreç olmadığını söylüyorlar.

Aynı zamanda sigara gibi zararlıları içmenin sağlığa zararlı olduğunu bildiği halde içmeye devam edilmesinin de aynı durumun bir parçası olduğunu varsayıyorlar.

Bu, muhtemelen sadece siyasi partizanlar için değil, aynı zamanda bizim için; günlük hayatımızdaki hoş olmayan gerçekleri sahte haber olarak işleyerek kendi kafamızı partizan haline getirdiğimiz anlamına da geliyor. Yani bir tür bağımlılıktan söz ediyoruz.

Sonuç: Kendi Düşen Ağlamaz!

Politik Beyin – Beynimizin bunu yaptığını bilmek, sadece siyasi değil, aynı zamanda özel sahte haberlerle nasıl meşgul olduğumuza da göz kulak olmamızı sağlayabilir. Özellikle yalancılığın ve silik sözün tedavülünü teşvik eden sosyal medyanın inanılmaz bir şekilde etkili olduğu günümüzde, her sözü kabul etmenin zorluğunu duyumsayarak “her sözü bir mihenge vurmak” gerekiyor. Tabii, “o mihenk” de gerçek bir “ölçüt” olmalı!

Başa dön tuşu