Dil Kursları – Türkiye’de yabancı dil eğitimi veren kursların sayısı her geçen yıl artsa da, bu artışın dil öğrenme başarısına yansıması sınırlı kalmaktadır. Öğrenciler, ilkokuldan liseye kadar ortalama 1000 saati aşkın bir sürede İngilizce eğitimi almalarına rağmen, İngilizce bilme oranı düşük seviyelerde seyretmektedir . Bu durum, mevcut eğitim yöntemlerinin ve kursların etkinliğinin sorgulanmasına neden olmaktadır. Yenilerde yayınladığımız dil öğrenme becerisine ilişkin bir makalede 100 günde bir dili nasıl öğrenebileceğiniz üzerine farklı kaynaklara dayanarak yazdığımız yazı ilgi görmüştü.
İngilizceyi 100 Günde Nasıl Öğrenirsiniz?
Bu yazıda da ingilizce öğrettiğini iddia eden dil kurslarının zayıf ve güçlü yönlerini analiz ettikten sonra İngilizce öğrenmenizi daha da kolaylaştıracağını düşündüğümüz yeni ipuçlarına odaklanacağız.
Haydi başlayalım… Başlarken temel bir soru sorayım.
Dil Eğitimi Kursları Neden Fayda Sağlamıyor?
Dil Kursları – Bu, tüm dünyadaki temel sorunlardan biridir. Bu işe kafa yoranların ortak konusudur. Peki, sahiden o kadar kurs, bu kadar dersler görmemize rağmen İngilizceyi neden öğrenemiyoruz? Okullar, öğretmenler, dersler neden bir işe yaramıyor?
Bu konuda tüm tarafların birçok günahı var. Şimdi bu günahlardan ve günahkarlardan kısaca söz edelim:
1-) Öğretim Materyalleri mi Nitelikli Öğretmen mi Daha Etkili?
Dil Kursları – Eğitmenlerin rolü öğretim materyallerini kullanma ve öğrenme becerilerini desteklemek için öğrenmeye bir kanal açmaktır. Yani rehberlik yapmaktır.
Benzetme yaparsak, iki aşçı düşünün. Biri mükemmel aşçı ama ona yapması için verilen yemek tarifesi berbat. Diğer kötü aşçı ancak elinde harika bir tarife var. Sizce hangisi başarılı bir yemek çıkarabilir?
Ya da harika bir aşçıya kötü tarife verirseniz ondan mükemmel bir yemek yapmasını bekleyebilir misiniz?
Öğretmenler de bu aşçılar gibidir. Onları sınırlandıracak veya mükemmelleştirecek araç dil öğrenme materyalleridir. Biri öğretme becerisine sahip de olsa materyal berbatsa, bu öğretmen ne yapsın? Kötü öğretmene harika bir materyal verirseniz, o materyalden faydalanamaz. Bu nedenle, öğretmenleri yargılamadan önce öğretim materyalini yargılayın.
Öğretmenlerde aranılması gereken en önemli özellik birden fazla dil becerisine sahip olmak, çok dilli olmaktır. Bu bir dili öğretirken daha çok işe yarar.
Dil öğreten kurumun dil öğrenme konusunda da eğitici bir müfredata sahip olması gerekir. Dil öğrenmede öğrencileri ilerletecek etken dil eğitimi veren disiplinli okullar veya kurslardır.
2-) Sınıflar En Yavaş Öğrenen Öğrenciye Göre Ayarlanıyor.
Dil Kursları – Dil öğrenmede seviyeleme (düzeylendirme) çok kritik bir yer tutar. Hem bireysel öğrenme sürecinde hem de kurumsal eğitim yapılarında seviye belirleme, öğrencinin ihtiyacına uygun, motive edici ve gelişim odaklı bir yolculuk sunar. İşte neden bu kadar önemli olduğunu birkaç başlıkta özetleyelim:
Seviyeleme, dil öğreniminin pusulasıdır. Öğrenciyi doğru yöne yönlendirir, öğretmeni doğru stratejiye ulaştırır. Dil öğrenmede seviyelemeye göre, mümkün olduğu kadar aynı grupta olan kursiyerlerin dil seviyelerinin benzer olması önemlidir. Çalışmayan ve dil öğreniminde zayıf kalan, performansı düşük öğrencileri ayrı gruplar halinde ayırın. Bunu seviye tespit sınavlarıyla yapabilirsiniz. Bu konuda dil öğrenmeye ağırlık veren ve ev ödevleri ile dili öğrenmeye teşvik eden kurs arayın.
3-) Konuşma öğrenilebilir ancak öğretilemez.
Dil Kursları – Meşhur İtalyan polyglot Luca Lampariello der ki: “Diller öğretilemez, öğrenilir.”
Dil öğrenmek bisiklete binmek gibidir. Kalıcı olmasa bile, doğru şekilde konuşmaya çalışmak, doğru şeyleri öğrenmekten daha önceliklidir.
Dilbilgisi kuralları, materyallerle ve bir sınıf toplumunda öğrenilebilir; ancak kelime bilgisi ve gramer gibi gerekli araçlar yerel bir ortamda bağımsız çalışma ve uygulamalarla öğrenilebilir.
Dilbilgisi kuralları, 20 kişilik bir sınıfta yazma alıştırmaları ile öğrenilebilir. Oysa, “konuşabilmek”, gerçek ortamda yüz yüze konuşmayla pratik yapmakla mümkün olabilir. Böyle bir ortamda beyninizin ortama ve kişilere odaklanması ve hızla uyum sağlaması önem kazanır. Hatta pratik yaparken, “Bir saniye, bunu düşüneyim…” gibi gecikme taktikleri cümleleri bile kullanılabilir.
Dilbilgisini, konuşma pratiği yapmaktan ayırın. Dilbilgisini öğrenilen dilde birkaç kitap veya çizgi roman seçerek de halletmek mümkündür.
4-) Öğretmenler Açıklayıcı Olmalı, Kuralcı Değil.
Dil Kursları – Birçok öğretmen, öğrenilmesi gereken dil becerilerini açıklamak yerine gramer olarak doğru olsa bile argo kavramları veya konuşmaları açıklamıyorlar. Kendilerine göre durumdan vazife çıkarıyorlar.
Öğretmenlerde yabancı dil yeterliliğini belgeleyen sertifikalardan birine, mesela, IELTS (7+), TOEFL (90+), YDS (80+), Cambridge CELTA/DELTA, TESOL/TEFL gibi, sahip olmalıdır.
20-30 yaşındaki öğretmenler ideal öğreticiler olabilirler. Öğretmede iyi olanları hedeflemek daha kolaydır. Kurslar, öğretmenle anlaşmadan önce örnek sunumlarla onları izlemeli ve denemelidir.
Sorun Öğrenende, Tabii Çözüm de!
Dil Kursları – Yukarıda, öğrenen dışındaki faktörlerden ve onların günahlarından söz ettik. Bu öğreticilerin tutumları kesinlikle öğrenme hızınızı engeller. Ancak asıl sorun dil öğrenen kişinin kendisindedir.
Kurslar akıcı konuşmayı sağlayacak ortamda ısrarcı olmalıdırlar. Dil sınıfları, pratik yapmak için kolay ortamlar olmalıdır. Kursiyerler ağzını burnunu kıra kıra o dili öğrenmelidirler. Denemeden, yanılmadan, hata yapmadan öğrenmek veya konuşmak anlamlı olmaz.
Bu nedenle kurslar ve öğretmenler öğrencileri cesaretlendirmelidirler. Boksta “yüzüne yumruk alana kadar herkesin bir yumruk savurma planı vardır” derler. Bunun gibi, dil öğrenmede, “Herkesin o dili konuşan bir native ile konuşana kadar, kendisinin mükemmel konuştuğunu sanır” diyebiliriz.
Kontrolsüz kurslardan faydalanmak zordur. Hedefinizden sapmayın. Öğrenme ortamlarında, arkadaşlarınızdan konuşmalarınızı düzeltmelerine izin verin. Hatta bunun için onlara teşekkür edin.
Fizikçi Niels Bohr “Uzman, çok dar bir alanda yapılabilecek tüm hataları yapan kişidir.” Dil öğrenmek için yola çıkan bir insan da bir uzman gibi denemeler yaparak uygulamaya cesaret göstermelidir.
Dil öğreten kursları dikkatli bir şekilde seçin ve amaçlarına hizmet ettikten sonra onları terk edin. Gerçek dünya, hataların işlendiği, zayıflıkların yaşandığı, buna rağmen öğrenmenin başarıldığı yerdir.
Sonuç Olarak:
Dil Eğitimi Veren Kursların Dikkate Alması Gereken Noktalar
1. Amaçsız ve Plansız Eğitimden Uzak Durun
-
Kursa gelen birçok öğrenci net bir hedef koymadan sadece “İngilizce öğrenmek istiyorum” diyerek başlar.
-
Kurslar da genellikle öğrencinin neden İngilizce öğrenmek istediğini, neye ihtiyacı olduğunu analiz etmez.
-
Hedefi olmayan yolculuk, yönünü şaşırır.
Dil öğreniminde başarı, net hedefler ve kişisel planlama ile mümkündür.
2. Konuşma Becerisini Göz Ardı Etmeyin
-
Kursların büyük bir kısmı gramer anlatımına boğulmuş durumda.
-
Ancak dil bir bilgi değil, beceridir — özellikle konuşma becerisi.
-
Öğrenci yıllarca kursa gider ama basit bir konuşmayı bile başaramaz.
“Gramer öğretmek, çekiçle konuşmayı öğretmeye çalışmak gibidir.”
3. Seviyelemeye Uyun ve Öğrencileri Buna Göre Gruplayın
-
Öğrenciler yeterli seviye tespiti yapılmadan gruplara alınır.
-
Bir sınıfta A2 ile B2 seviyesindeki kişiler birlikte ders görürse kimse verim alamaz.
-
Ayrıca içerikler kişiye özel olarak uyarlanmadığı için öğrenme zorlaşır.
4. Pasif Öğrenme Yöntemlerini Terk edin.
-
Birçok kurs hala tahtada anlatım + deftere not + ev ödevi yöntemine dayanıyor.
-
Oysa modern dil öğretimi; rol yapma, konuşma kulüpleri, teknolojik araçlar ve oyunlaştırma içerir.
-
Aktif katılım olmadıkça dil “edinilmez”, sadece bilgi olarak kalır.
5. Ticari Amacınız Olsun Ama Dengeleri Koruyun
-
Pek çok kursun temel derdi öğrenciye fayda değil, kayıt almak ve sınıf doldurmaktır.
-
Öğrencinin başarısı değil, devamlılığı ve ödeme takvimi esas alınır.
-
Öğrencinin gelişimi için bire bir ilgi ve takip neredeyse hiç yapılmaz.
6. Öğrencinin Motivasyonunu ve Sorumluluğunu Artırın
-
Öğrenci sadece “kursa gittim” diyerek İngilizce öğreneceğini düşünür.
-
Oysa dil öğrenilmez, kazanılır. Ve bu ancak günlük tekrar, bol maruz kalma (listening, reading) ve aktif katılımla olur.
“Dil öğrenimi, kursun değil, bireyin kendisinin işidir.”
Faydasız Kursların Göstergeleri
-
Hedefsiz ve bireyselleştirilmemiş
-
Konuşma pratiği eksik
-
Seviyelere duyarsız
-
Öğrenciyi pasifleştiren
-
Ticarileşmiş
-
Öğrenenin sorumluluğunu teşvik etmeyen yapılara sahip.
Çözüm Ne Olmalı?
-
Her öğrenicinin kişisel öğrenme planı yapılmalı
-
Dinleme ve konuşma temelli pratik imkânlar artırılmalı
-
Süreç dijital araçlarla desteklenmeli
-
Kurslar sadece bilgi veren değil, öğrenmeyi yöneten yapılar haline gelmeli